Ve keza o eblehler sinek, böcek ve sair küçük ve hasis şeylere bakarken, onlarda pek yüksek bir eser-i san'at ve hikmet görmekle, derler: "Sâni' bunlara pek fazla ehemmiyet vermiştir. Bir sineğin ne kıymeti olabilir ki bu kadar masraflara, külfetlere mahal olsun?"
Arkadaş!
Bu gibi eblehleri ikna' ve işkallerini def' için, dört şeyin bilinmesi lâzımdır:
Birincisi:
Cenab-ı Hakk'ın rububiyetinin kemaliyle alâkadar olan her şey Onu tavsif eder. Fakat o şeyin, rububiyetine mazhar olduğu münasebetiyle, kemalinin de mahall-i tecellisi olur. Fakat, o kemal ile muttasıf olamaz.
İkincisi:
Her şeyden Cenab-ı Hakk'ın nuruna bir kapı açılır. Bu kapılardan birisinin kapanması, gayr-ı mütenahî sair kapıların da kapanmasını istilzam etmez. Fakat, hepsinin bir miftah ile açılması mümkündür.
Üçüncüsü:
İlm-i muhitten in'ikas eden kader, her şeyde esma-i nuriyeden bir hisse tersim etmiştir.
Dördüncüsü:
اِنَّمَٓا اَمْرُهُٓ اِذَٓا اَرَادَ شَيْئًا اَنْ يَقُولَ لَهُ كُنْ فَيَكُونُ ٭ مَا خَلْقُكُمْ وَلَا بَعْثُكُمْ اِلَّا كَنَفْسٍ وَاحِدَةٍ
Bu âyetlerin sarahatine göre, her şeyin vücudu "Kün" emriyle bağlı olduğu gibi; bütün eşyanın icad ve sonradan ihyaları, bir nefs-i vâhidenin icad ve ihyası gibidir. Demek icad Cenab-ı Hakk'a isnad edilirse, bu kadar rahat ve kolay olur. Amma esbaba veya eşyanın kendilerine isnad edildiği zaman, bütün ukalânın ve eblehlerin hükümlerinden neş'et eden muhalâtı kabul etmeleri lâzım gelir...
Yükleniyor...