ÜÇÜNCÜ İŞARET:
İki sualin cevabıdır.
Birincisi: Ehl-i Felsefe, zındıka hesabına diyorlar ki: "Bizim memleketimizde bulunan bir adam, mecburi Cumhuriyetin kanunlarına inkıyad edecektir. Halbuki sen, vazifesiz olduğun halde, halkların teveccühünü kazanmak istiyorsun." demelerine karşı bir müskit cevab veriyor ki, onların foyalarını ortaya çıkarıp ne olduklarını gösteriyor.
İkinci Sual: "Teveccüh-ü nâsı ve mevki-i âmmeyi kazanmak, bizim vazifedarlarımıza mahsus olup, sen vazifesiz bir adam olduğundan, teveccüh-ü nâsı ve mevki-i âmmeyi size hoş görmüyoruz?" demelerine karşı: Eğer insan, bir cesedden ibaret olsaydı, lâyemutane dünyada kalsa ve kabir kapısı kapansa ve ölüm öldürülse; o vakit vazifeler, yalnız maddî askerlik ve idare memurlarına mahsus kalırdı. Halbuki böyle manevî ve gayet mühim ve bütün beşeri alâkadar eden bir vazifenin inkârı; "Elmevtü Hak" davasını, her gün cenazelerinin mührüyle imza edip tasdik eden otuzbin şahidin şehadetini tekzib ve inkâr etmek ile olur. Madem inkâr ve tekzib etmek muhaldir; öyle ise, manevî hacat-ı zaruriyeye istinad eden manevî çok vazifeler var olduğunu, güzel ve mühim bir iki temsil ile izah ve isbat eder.
Şu risalenin hâtimesinde, "Enaniyetli ehl-i dünyanın her işinde o kadar hassasiyet var ki; eğer şuurları olsaydı, dehâ derecesinde bir muamele olurdu." diye ehl-i imana onların o hassasiyet ve desiselerine aldanmamalarını tavsiye ile, onların bu hali bir istidrac olduğunu haber verir.
Küçük Ali
Yükleniyor...