Sırtıma fazla yük alırsam, nefs-i nâtıka-i kâinatın kalbi ve Allah'ın habibi Muhammed-i Arabî Aleyhissalâtü Vesselâm'a ve yârânı olan kâmil ve vâsıllara yetişemem ve yarı yolda kalırım diyor. "Bütün eşya ve eflâki senin için yarattım habibim" fermanına karşı, "Ben de senin için onların hepsini terk ve feda ettim" diye verilen cevab-ı Hazret-i Risaletpenahî'ye ittiba ve imtisalen, o da dünya ve mâfîhayı ve muhabbet ve sevdasını terk, hattâ terki de terk ederek bütün hizmet ve himmetini ve şu ömr-ü nazeninini envâr-ı Kur'aniyenin intişarına sarf ve hasretmiştir.

İşte bunun için, şimdiki çektiği bütün zahmetler, rahmet ve yaptığı hizmetler, hikmet olmuş.

Lütf u kahrı şey-i vâhid bilmeyen çekti azab,

Ol azabdan kurtulup sultan olan anlar bizi."

Mısrî-i Niyazi gibi diyen bu tercüman, her şeyi hoş görerek, katreyi umman, âdemi insan, ve nurunu âleme sultan eylemiştir.

Âlem-i insaniyet ve İslâmiyet ve Haremeyn-i Şerifeyn'e asırlarca hizmet eden bu kahraman Türk Milletini çok sevmesinde

Yükleniyor...