Binaenaleyh makamın iktizası hilafına
اِنْ
kelimesinin
اِذَا
kelimesine tercihan zikrinde ne gibi bir işaret vardır?
C- Evet onların şekk ve rayblarını izale edecek esbabın zuhurundan dolayı, o gibi şübhelerin vücuduna kat'iyyetle hükmedilemiyeceğine, ancak o şeklerin vücuduna yine şekk ve şübhe ile hükmedilebileceğine işarettir.
İhtar:
اِنْ
kelimesinin ifade ettiği şekk ve tereddüd, üslûbun iktizasına göredir. Hâşâ mütekellime ait değildir.
اِنْ كُنْتُمْ ف۪ى رَيْبٍ
ile
اِنِ ارْتَبْتُمْ
cümleleri bir manayı ifade ettikleri ve ikinci cümle, birinci cümleden kısa olması üslûba daha uygun olduğu halde, birinci cümlenin ikinci cümleye tercihan zikri, onların rayblarının menşei; hasta tabiatlarıyla, kötü vücudları olduğuna işarettir.
S- Onlar rayblara zarf ve mahal oldukları halde, onları mazruf, raybı onlara zarf göstermek neye binaendir?
C- Evet kalblerindeki raybın zulmeti bütün bedenlerine, kalıblarına intişar ve istila etmiş olduğundan, kendilerinin rayb içinde bulundukları sanılmakta olduğuna işarettir.
Nekre olarak
رَيْبٍ
kelimesinin zikri, tamim içindir. Yani hangi raybınız varsa, cevab birdir; herbir raybınıza karşı mahsus bir cevab lâzım değildir. Hangi çareye başvurursanız, alacağınız cevab Kur'anın i'cazıdır. Evet bir çeşme başında su içip tatlılığını anlayan bir adam, bütün o çeşmeden teşa'ub eden arkları tecrübe etmeye hakkı yoktur; zira menbaı birdir. Kezalik bir surenin muarazasından âciz kalan adamın, bütün Kur'anı tecrübeye hakkı yoktur. Çünki kâtib birdir.
مِمَّا
daki
مِنْ
beyanı ifade ettiğinden,
ف۪ى شَيْءٍ
kelimesinin takdirini ister. Takdir-i kelâm,
وَاِنْ كُنْتُمْ ف۪ى رَيْبٍ ف۪ى شَيْءٍ مِمَّا نَزَّلْنَا
olsa gerektir.
نَزَّلْنَا
tabirinden anlaşılır ki; onların şübhelerinin menşei nüzul sıfatı
اِنْ
kelimesinin
اِذَا
kelimesine tercihan zikrinde ne gibi bir işaret vardır?
C- Evet onların şekk ve rayblarını izale edecek esbabın zuhurundan dolayı, o gibi şübhelerin vücuduna kat'iyyetle hükmedilemiyeceğine, ancak o şeklerin vücuduna yine şekk ve şübhe ile hükmedilebileceğine işarettir.
İhtar:
اِنْ
kelimesinin ifade ettiği şekk ve tereddüd, üslûbun iktizasına göredir. Hâşâ mütekellime ait değildir.
اِنْ كُنْتُمْ ف۪ى رَيْبٍ
ile
اِنِ ارْتَبْتُمْ
cümleleri bir manayı ifade ettikleri ve ikinci cümle, birinci cümleden kısa olması üslûba daha uygun olduğu halde, birinci cümlenin ikinci cümleye tercihan zikri, onların rayblarının menşei; hasta tabiatlarıyla, kötü vücudları olduğuna işarettir.
S- Onlar rayblara zarf ve mahal oldukları halde, onları mazruf, raybı onlara zarf göstermek neye binaendir?
C- Evet kalblerindeki raybın zulmeti bütün bedenlerine, kalıblarına intişar ve istila etmiş olduğundan, kendilerinin rayb içinde bulundukları sanılmakta olduğuna işarettir.
Nekre olarak
رَيْبٍ
kelimesinin zikri, tamim içindir. Yani hangi raybınız varsa, cevab birdir; herbir raybınıza karşı mahsus bir cevab lâzım değildir. Hangi çareye başvurursanız, alacağınız cevab Kur'anın i'cazıdır. Evet bir çeşme başında su içip tatlılığını anlayan bir adam, bütün o çeşmeden teşa'ub eden arkları tecrübe etmeye hakkı yoktur; zira menbaı birdir. Kezalik bir surenin muarazasından âciz kalan adamın, bütün Kur'anı tecrübeye hakkı yoktur. Çünki kâtib birdir.
مِمَّا
daki
مِنْ
beyanı ifade ettiğinden,
ف۪ى شَيْءٍ
kelimesinin takdirini ister. Takdir-i kelâm,
وَاِنْ كُنْتُمْ ف۪ى رَيْبٍ ف۪ى شَيْءٍ مِمَّا نَزَّلْنَا
olsa gerektir.
نَزَّلْنَا
tabirinden anlaşılır ki; onların şübhelerinin menşei nüzul sıfatı
Yükleniyor...