İhtar:
Cehennem'in şimdi mevcud olmadığına Mu'tezileleri sevkeden bu hadîs olsa gerektir.
Arkadaş! Bu âyetin cümlelerini yoklayalım, bakalım; o zarflar nasıl sadeflerdir, içlerinde ne gibi cevherler vardır:
Evet
وَاِنْ كُنْتُمْ ف۪ى رَيْبٍ مِمَّا نَزَّلْنَا عَلٰى عَبْدِنَا
cümlesinin başındaki
و
harf-i atftır. Malûm ya, birşeyin diğer birşeye atfı, aralarında bir münasebetin bulunmasına mütevakkıftır. Halbuki
اِنْ كُنْتُمْ ف۪ى رَيْبٍ
ile
يَٓا اَيُّهَا النَّاسُ اعْبُدُوا
cümleleri arasında münasebet görünmüyor. Bunların aralarındaki münasebet, ancak iki sual ve cevabın takdiriyle tezahür eder. Şöyle ki:
Evvelki âyette ibadete emredildiğinde, "İbadet nasıldır?" diye vârid olan suale cevaben: "Kur'anın talim ettiği gibi" denildi. "Kur'an Allah'ın kelâmı mıdır?" diye edilen ikinci suale cevaben
وَاِنْ كُنْتُمْ ف۪ى رَيْبٍ
ilââhir, denildi. İşte her iki cümle arasında bu suretle münasebet tezahür eder ve harf-i atfın da muktezası yerine gelir.
S-
اِنْ
şekk ve tereddüdü ifade eder.
اِذَا
ise, cezm ve kat'iyyete delalet eder. Onların şekk ve raybları, Kur'an hakkında kat'îdir.
Yükleniyor...