hücumuna mukavemet ettirecek gayet kuvvetli bir iman-ı tahkikî lâzımdır ki dayanabilsin. Risale-i Nur bu vazifeyi; en dehşetli bir zamanda ve en lüzumlu ve nazik bir vakitte, herkesin anlayacağı bir tarzda, hakaik-i Kur'aniye ve imaniyenin en derin ve en gizlilerini gayet kuvvetli bürhanlar ile isbat ederek, o iman-ı tahkikîyi taşıyan hâlis ve sadık şakirdleri dahi, bulundukları kasaba, karye ve şehirlerde -hizmet-i imaniye itibariyle- âdeta birer gizli kutub gibi, mü'minlerin manevî birer nokta-i istinadı olarak, bilinmedikleri ve görünmedikleri ve görüşülmedikleri halde, kuvve-i maneviye-i itikadları cesur birer zabit gibi, kuvve-i maneviyeyi ehl-i imanın kalblerine verip, mü'minlere manen mukavemet ve cesaret veriyorlar. (Şualar 748)
* * *
Aziz kardeşlerim! Çok defa kalbime geliyordu. Neden İmam-ı Ali (R.A.) Risale-i Nur'a ve bilhâssa Âyet-ül Kübra Risalesi'ne ziyade ehemmiyet vermiş? diye sırrını beklerdim. Lillahilhamd ihtar edildi. İnkişaf eden o sırra şimdilik yalnız kısa bir işaret ediyorum. Şöyle ki:
Aziz kardeşlerim! Çok defa kalbime geliyordu. Neden İmam-ı Ali (R.A.) Risale-i Nur'a ve bilhâssa Âyet-ül Kübra Risalesi'ne ziyade ehemmiyet vermiş? diye sırrını beklerdim. Lillahilhamd ihtar edildi. İnkişaf eden o sırra şimdilik yalnız kısa bir işaret ediyorum. Şöyle ki:
Yükleniyor...