Şimdi ilk sualin cevabını verebiliriz: Ahirete göçtüğünden bahsettiğimiz o büyük zât, o büyük adam, yukarıda saydığımız bütün vasıfların ve sahip olduklarının pek çoğunu ise sayamadığımız büyüklüklerin sahibi, Mehmed Zübeyir Gündüzalp’tir.

Konya’nın, mert ve erkek ruhlara ve İslâm fedaisi kahramanlarına beşik olan Ermenek Yaylası’nda doğup, İstanbul ufuklarında ufûl eden güneş, “Kur’an’ın muhkemat kal’asına gir, sünnet-i seniye-yi rehber yap, selâmeti bul” diyen ve Allâh-u Azîmüşşânın nurunu, Peygamber-i Zîşanın nurunu, Kur’an-ı Hakîmin nurunu, İslâmın nurunu, îmânın nurunu aksettiren Bediüzzaman Said Nursî Hazretlerinin aksettirdiği bütün bu nurlara her an, her daim en geniş şekilde ayna olabilmek liyakatine ve bahtiyarlığına sahip olarak alem-i bekaya intikal etmiştir.

Evet, Mehmed Zübeyir Gündüzalp, Risale-i Nur’la karşılaşıp, onu okuyunca aklıyla, kalbiyle, ruhuyla ve sair bütün lâtifeleriyle o nurun pervanesi olmuş ve en büyük davanın iman dersleri ile yapılabileceğini idrak etmiş ve bütün zerratı ile massettiği Risale-i Nur’un müellif-i muhteremi Bediüzzaman’ın yanında yer almıştır. Herşeyini feda ve terk eden bir İslâm fedaisi olarak zindanlar, tehditler, tazyikler, tecavüzler karşısında zerrece irkilmeden, onunla beraber zindanlar içinden, demir parmaklıklar arkasından, darağaçlarının altından, süngüler arasından dimdik yürüyerek geçmişlerdir.

Hayat hikâyesini ve kahramanlıklarını, fedakârlıklarını ve eşsiz vasıflarını değil bir makâle, bir kitaba dahi sıkıştırmak mümkün olmayan bu zât, herşeyden önce nefs-i emmâresini, his ve hevâsını, bir daha belini doğrultamayacak şekilde yere sererek îmân hizmetine vakf-ı hayât eylemiş: azamî ihlâsın, azamî fedakârlığın ve sabr-ı cemîlin mücessem timsâli olarak yaşamış; hüsn-ü ibâdete ve tâate ve şükre ve zikre muvaffak olmuş, îmân-ı billâha, marifetullâha ermiş; hayâtı başından sonuna kadar Kur’an hizmetinde, îmân hizmetinde, Risale-i Nur hizmetinde geçmiş; hastalıkların, yorgunlukların ve şer kuvvetlerin vurmak istedikleri zincirleri darmadağın etmiş ve son nefesine kadar bu hizmetin zaferi için mücadele ederek ruhunu hizmetin ateş hattında teslim eylemiş ve kınından çıkmış bir kılıç olarak ahirete intikal etmiştir.

Allah onu garîk-i rahmet eylesin; nur içinde yatsın; Cennetü’l-Firdevsine kabul buyursun, Peygamber-i Zîşânın ve Büyük Üstadın mes’ûd eylesin ve himmetini bu âciz ve günahkâr kardeşlerinin üzerinden eksik eylemesin. Âmin...

Bekir Berk [1]

Yükleniyor...