• Nefse hâkimiyete muvaffak olmak için en müessir vâsıtalar, ruhta şiddetli sevgiler veyahut sert ve şiddetli defi kuvvetler -nefret gibi- doğuranlardır.

Nura sevgi, zulmete nefret...

• Güzel bir şeyi veya bir fikri tefekkür ettiğim zaman, kelimelerle düşünmek yerine, düşündüğüm şeyleri gayet vazıh bir surette görmek istemeliyim. Veya ifade ettikleri manaları düşünmeliyim.

• Umumî bir göz gezdirmek, tembel ruhların usulüdür. Mütekâmil ruhlar, zihinde tefekkürün muhtelif noktalarının damla damla takattur etmesine ve bal gibi süzülmesine imkân verirler.

• Zihnî faaliyet için takip edeceğim gaye, iradî dikkat cehdimden ibarettir.

• İmanı kurtarmak, Kur’an’a ve Nura hizmet gibi mukaddes ve asil bir dava uğrunda hayatımı fedadan çekinmeyeceğim.

• Yeknesak dünyevî meşguliyetler, insanın mahiyetindeki ulvî melekeleri köreltir. Manevî terakkiyâta medar olacak yüksek istidatları söndürür. Kabiliyetler verimsiz kalır.

• Tembelliğe, basit ve manasız zevklerime karşı duracağım; müsaade etmeyeceğim.

• Yüksek bir gaye, ebedî canlı ve cazip bir maksat... İşte bütün sıcak heyecan ve fikirlerimizi bunun üzerine çevirebilmeliyiz. Böylece hedefe varabiliriz.

• Gayr-ı meşru veya lüzumsuz arzularıma mukavemet ve muhalefet etmeliyim.

• İşimizin kutsiyetine ve yüksekliğine karşı bir his mi husûle geldi? Hemen iş başına! İşi hoş ve cazip kılan zihnî ve bedenî bir kuvvet mi hissettik? Çabuk kitap başına! Derhal iş başına!

• Tembel bir hayat seyrinin vicdan azabından azade kalması kabil değildir.

• Nur-u Kur’an’la meşguliyet insanda yüksek hazlara, ebedî saadete ve bâkî şereflere karşı yüksek hisler husûle getirir.

• Zihnen çalışan insanlar, yalnız arzu ettikleri şeyleri hatırda tutmaya muvaffak olurlar.

• Biz dikkatimize büyük mikyasta hâkim olabiliriz -mevzumuzu tekrarlamak suretiyle-. Şehevî temayülleri uyandıran, tahrik eden ve bizi müphem hayallere müsait kılan, tembelliğe teşvik eden kitapları okumamalıyız. Bunlardan nefret etmeliyiz. Kur’an ve imanî hakikatlerle saadet anahtarları veren eserleri okumalıyız.

• Fikirleri ve hareketleri hoş ve meşru olmayan; hayal tarzları İslamiyet’e muvafık gitmeyen ve vaki sebeplerle tembelliği makul ve meşru gösteren arkadaşlardan büyük bir soğuklukla uzaklaşmalıyım.

• Tahkiki iman dersleri ile tenevvür eden bir kimsede sefil hisler, yerlerini âlî duygulara terk ederler.

• Nazarlarımı harici âlemden, kendi nefsime iradî bir surette çevirmeliyim. Haricî vak’a ve hâdiselere tâbî olmadan, kudsî hizmetime ve ulvî meşguliyetime devam etmeliyim.

• Gaye ve maksatta muvaffak olmanın sırrı şudur: Maksat ve gayeye faydalı olan bir şeyden istifade etmektir. Onun hâricindeki şeylerde meşguliyeti malayani addetmek, lüzumsuzluğuna inanmaktır.


Yükleniyor...