Hem dâhildeki cihad-ı manevî; manevî tahribata karşı çalışmaktır ki; maddî değil, manevî hizmetler lâzımdır. Onun için ehl-i siyasete karışmadığımız gibi, ehl-i siyaset de bizimle meşgul olmaya hiçbir hakları yok.

Meselâ: Bir parti bana binler vechile sıkıntı verdiği halde, hattâ otuz senede hapisler de tazyikler de olduğu halde, hakkımı helâl ettim. Ve azablarına mukabil, o bîçarelerin yüzde doksanbeşini tezyif ve itirazlara, zulümlere maruz kalmaktan kurtarmaya vesile oldum ki,

وَ لَا تَزِرُ وَازِرَةٌ وِزْرَ اُخْرٰى

âyeti hükmünce kabahat ancak yüzde beşe verildi. O aleyhimizdeki partinin şimdi hiçbir cihetle aleyhimizde şekvaya hakları yoktur.

Hattâ bir mahkemede yanlış muhbirlerin ve casusların evhamları ile; bizi, yetmiş kişiyi, mahkûm etmek için sû'-i fehmiyle, dikkatsizliğiyle o tefsirin bazı kısımlarına yanlış mana vererek seksen yanlışla beni mahkûm etmeye çalıştığı halde, mahkemelerde isbat edildiği gibi, en ziyade hücuma maruz bir kardeşiniz, mahpus iken pencereden o müddeiumumînin üç yaşındaki çocuğunu gördü, sordu. Dediler: "Bu müddeiumumînin

Yükleniyor...