(Saatçi Lütfü Efendi'nin fıkrasıdır)
بِاسْمِهِ سُبْحَانَهُ وَاِنْ مِنْ شَيْءٍ اِلَّا يُسَبِّحُ بِحَمْدِه۪
اَلسَّلَامُ عَلَيْكُمْ وَ رَحْمَةُ اللّٰهِ وَ بَرَكَاتُهُ اَبَدًا دَٓائِمًا
İ'caz-ı Kur'aniyeden İhlas-ı Şerifle Muavvizeteyn ve Fatiha-i Şerife surelerinin tevafukat-ı hurufiye sırlarını gösteren, Yirmidokuzuncu Mektub'un Sekizinci Remzini aldım ve okudum. Neşir buyurulan işbu risaledeki tevafukat, şimdiye kadar emsali nâmesbuk bir sırrı meydana koymuş. Bu hususa dair mütalaada bulunmak, kuvve-i kalemiyemin ve havsala-i mevcudemin kat kat fevkinde bulunmakla beraber, afv-ı Üstadanelerine mağruren şu kadar diyebilirim ki: Neşir buyurulan risaledeki izahat, herhangi bir bedbîn ve kör olan bir gafili uyandırmağa ve hattâ bütün mevcudiyetiyle kararmış kalbleri tenvire ve irşada pek büyük delil bulunduğundan, muhterem Üstadımızın tasavvurî kararı vechile, her ferdin Kur'an-ı Azîm-ül Bürhan'daki mu'cizatı görmesi için Kur'an'ın baş tarafına derci hususu pek muvafık görüldüğünü arzeylerim, Efendim Hazretleri.
Saatçi Lütfü
* * *
(Âsım Bey'in fıkrasıdır)
بِاسْمِهِ وَاِنْ مِنْ شَيْءٍ اِلَّا يُسَبِّحُ بِحَمْدِه۪
اَلسَّلَامُ عَلَيْكُمْ وَ رَحْمَةُ اللّٰهِ وَ بَرَكَاتُهُ
Üstadımı bu fakire lütf u kereminden ihsan buyuran Kadîr-i Mutlak, ezel ve ebed sultanı Cenab-ı Hayy-ı Lâyemut Hazretlerine, her dakikada yüzbinlerce hamd ü şükr etsem -ki ediyorum- yine yüzbinde bir borcumu bile îfa edemem.
لَهُ الْحَمْدُ وَ الْمِنَّةُ هٰذَا مِنْ فَضْلِ رَبّ۪ى
Pür-taksir olan bu fakir, bilâ-fasıla otuzdört sene olan hayat-ı askeriyemde, mukteza-yı beşeriyet, az ve çok masiyet fırtına ve dalgalarına tutulmuş, vazife-i diniye-i uhreviye ve ubudiyet ciheti pek çok noksan kalmış ve hâb-ı gaflet perdesine bürünmekle imrar-ı hayat etmiş olduğumu şimdi anlıyorum ve kusurlu geçmiş zamanlarıma pişman ve nâdim olup, evvelki güldüklerime
بِاسْمِهِ سُبْحَانَهُ وَاِنْ مِنْ شَيْءٍ اِلَّا يُسَبِّحُ بِحَمْدِه۪
اَلسَّلَامُ عَلَيْكُمْ وَ رَحْمَةُ اللّٰهِ وَ بَرَكَاتُهُ اَبَدًا دَٓائِمًا
İ'caz-ı Kur'aniyeden İhlas-ı Şerifle Muavvizeteyn ve Fatiha-i Şerife surelerinin tevafukat-ı hurufiye sırlarını gösteren, Yirmidokuzuncu Mektub'un Sekizinci Remzini aldım ve okudum. Neşir buyurulan işbu risaledeki tevafukat, şimdiye kadar emsali nâmesbuk bir sırrı meydana koymuş. Bu hususa dair mütalaada bulunmak, kuvve-i kalemiyemin ve havsala-i mevcudemin kat kat fevkinde bulunmakla beraber, afv-ı Üstadanelerine mağruren şu kadar diyebilirim ki: Neşir buyurulan risaledeki izahat, herhangi bir bedbîn ve kör olan bir gafili uyandırmağa ve hattâ bütün mevcudiyetiyle kararmış kalbleri tenvire ve irşada pek büyük delil bulunduğundan, muhterem Üstadımızın tasavvurî kararı vechile, her ferdin Kur'an-ı Azîm-ül Bürhan'daki mu'cizatı görmesi için Kur'an'ın baş tarafına derci hususu pek muvafık görüldüğünü arzeylerim, Efendim Hazretleri.
Saatçi Lütfü
(Âsım Bey'in fıkrasıdır)
بِاسْمِهِ وَاِنْ مِنْ شَيْءٍ اِلَّا يُسَبِّحُ بِحَمْدِه۪
اَلسَّلَامُ عَلَيْكُمْ وَ رَحْمَةُ اللّٰهِ وَ بَرَكَاتُهُ
Üstadımı bu fakire lütf u kereminden ihsan buyuran Kadîr-i Mutlak, ezel ve ebed sultanı Cenab-ı Hayy-ı Lâyemut Hazretlerine, her dakikada yüzbinlerce hamd ü şükr etsem -ki ediyorum- yine yüzbinde bir borcumu bile îfa edemem.
لَهُ الْحَمْدُ وَ الْمِنَّةُ هٰذَا مِنْ فَضْلِ رَبّ۪ى
Pür-taksir olan bu fakir, bilâ-fasıla otuzdört sene olan hayat-ı askeriyemde, mukteza-yı beşeriyet, az ve çok masiyet fırtına ve dalgalarına tutulmuş, vazife-i diniye-i uhreviye ve ubudiyet ciheti pek çok noksan kalmış ve hâb-ı gaflet perdesine bürünmekle imrar-ı hayat etmiş olduğumu şimdi anlıyorum ve kusurlu geçmiş zamanlarıma pişman ve nâdim olup, evvelki güldüklerime
Yükleniyor...