zulümat ve dalalât vâdilerine yol açmak isteyen bakar-körlere, ne demeli?
Nazirsiz şu'leleriyle asr-ı hazırı ihya ve tenvir ve istikbalin krokisini bihakkın tanzim ve tahkim eden Nurlar, ilelebed payidar olsun. Dilerim Bâri-i Teâlâ Hazretlerinden ki, şu âsâr-ı pür-nurun bütün ümmet-i Muhammed (A.S.M.)a tamimine muvaffakıyet ve müyesseriyet ihsan buyursun. Âmîn.
Sabri
* * *
(Hüsrev'in fıkrasıdır)
Sevgili Üstadım Efendim!
Kenz-ül Arş duasının feyzinden gelen bir nükte-i Kur'aniye'de, yanlışlığın tarafımızdan nasıl karşılandığını sual eden ve hatasının esbabını bize izah eden sevimli mektubunuzu aldım. Bu kısmı, Sure-i Kevser'in latif ve yüksek tevafukatını gösteren Altıncı Remiz'le ve bir de büyük bir fatihten daha büyük olan tarîkata ait kısımla beraber okudum.
Bu hafta sevincim ve şevkim pek ziyade idi. Bir taraftan, senelerden beri tab'edilmesi ve âlem-i İslâma neşredilmesi için istinsah edilen, o kıymetdar mahzen-i hakaik emin vâdilere gönderiliyordu. Diğer taraftan, şu baharın cazibedar güzelliğinden pek çok yüksek bir nuraniyetle karşımıza çıkan Yirmidokuzuncu Mektub'un her bir kısmının verdiği zevk-i manevî içerisinde yaşıyorduk.
Kenz-ül Arş duasının feyzinden gelen ikinci bir nükte-i Kur'aniyeyi, mektubunuz gelmeden evvel arkadaşlarla birlikte tekrar okuduk. Tedkik gayesi hiçbirimizde olmadığı için, on dakika içerisinde, yazılan bu kısmın nuranî şu'leleri arasında kaldık. Okurken, ağzımızdan arada sırada çıkan sadâ-yı hayret ve taaccübden başka bir şey işitilmiyor ve yüzümüzden akan beşaşet, duyduğumuz manevî zevki tarife kâfi geliyordu.
Sevgili Üstadım! Her bir risale aramızda pek büyük bir sevinçle karşılandığı ve hayretle okunduğu ve lâyık olduğu şekilde hürmet gördüğü için, her nasılsa vaki' olan hatam hakkındaki mektubunuzu aldığım vakit, kıymetdar Üstadım bu hali bize ihtar etmeseydiniz, biz hiçbir vakit
Nazirsiz şu'leleriyle asr-ı hazırı ihya ve tenvir ve istikbalin krokisini bihakkın tanzim ve tahkim eden Nurlar, ilelebed payidar olsun. Dilerim Bâri-i Teâlâ Hazretlerinden ki, şu âsâr-ı pür-nurun bütün ümmet-i Muhammed (A.S.M.)a tamimine muvaffakıyet ve müyesseriyet ihsan buyursun. Âmîn.
Sabri
(Hüsrev'in fıkrasıdır)
Sevgili Üstadım Efendim!
Kenz-ül Arş duasının feyzinden gelen bir nükte-i Kur'aniye'de, yanlışlığın tarafımızdan nasıl karşılandığını sual eden ve hatasının esbabını bize izah eden sevimli mektubunuzu aldım. Bu kısmı, Sure-i Kevser'in latif ve yüksek tevafukatını gösteren Altıncı Remiz'le ve bir de büyük bir fatihten daha büyük olan tarîkata ait kısımla beraber okudum.
Bu hafta sevincim ve şevkim pek ziyade idi. Bir taraftan, senelerden beri tab'edilmesi ve âlem-i İslâma neşredilmesi için istinsah edilen, o kıymetdar mahzen-i hakaik emin vâdilere gönderiliyordu. Diğer taraftan, şu baharın cazibedar güzelliğinden pek çok yüksek bir nuraniyetle karşımıza çıkan Yirmidokuzuncu Mektub'un her bir kısmının verdiği zevk-i manevî içerisinde yaşıyorduk.
Kenz-ül Arş duasının feyzinden gelen ikinci bir nükte-i Kur'aniyeyi, mektubunuz gelmeden evvel arkadaşlarla birlikte tekrar okuduk. Tedkik gayesi hiçbirimizde olmadığı için, on dakika içerisinde, yazılan bu kısmın nuranî şu'leleri arasında kaldık. Okurken, ağzımızdan arada sırada çıkan sadâ-yı hayret ve taaccübden başka bir şey işitilmiyor ve yüzümüzden akan beşaşet, duyduğumuz manevî zevki tarife kâfi geliyordu.
Sevgili Üstadım! Her bir risale aramızda pek büyük bir sevinçle karşılandığı ve hayretle okunduğu ve lâyık olduğu şekilde hürmet gördüğü için, her nasılsa vaki' olan hatam hakkındaki mektubunuzu aldığım vakit, kıymetdar Üstadım bu hali bize ihtar etmeseydiniz, biz hiçbir vakit
Yükleniyor...