Dünyevî meşgalem, hususî işlerimiz ve pederime yardım gibi mecburî ahval ve duygular, evvel ve âhir arzettiğim gibi, hizmet-i Kur'aniyedeki vazifeme çok mani' oluyor. Ne yapayım? "Elhamdülillahi alâküllihal" diyorum. Duanıza çok muhtacım ve muhtacız. Biz her vakit sevgili Üstadımıza duada bulunuyoruz.
Hulusi
(Sabri'nin fıkrasıdır)
Üstad-ı Ekremim Efendim Hazretleri!
Ekalli, kırk seneden beri hakikat âleminde nurlar saçan nuranî, kudsî, feyizli sözlerin kâffesi, bütün safahatında tarîkat ve seyr-i sülûke ait pencereleri küşad ile, müştaklara temaşa ve berk-i hâtıf-misal
تَعَالَوْا اَيُّهَا اْلاِخْوَانِ
nida-i beligi ile davet etmekte iken, dûrbînî bir nazara mâlik olanlar, pek aşikâre görüp ve dinleyip iltica etmekte iseler de, bu abd-i pür-kusur onlarla omuz omuza yürüyen, tarîkatın ne demek olduğunu, matla'-ı şems-i füyuzat ve menba'-ı fevz-i necat olan, Yirmidokuzuncu Mektub'un dokuz levha-i saadeti câmi' Dokuzuncu Nüktesini okuduktan sonra, alâ kadr-il istitaa öğrendim. Nihayetsiz füyuzat ve hadsiz ezvak-ı mütenevviayı hâvi olduğunu, bir kat daha tasdik ettim. Elhamdülillah, şu nüktede nura muhtaç kalbime lâyüadd nurlar bahşedildi.
Kalbimin hissedip, lisanımın ifadeye muktedir olamadığı derya-yı hakikata dalarak, şu eser-i giranbahanın şâyan-ı menn ü şükran olduğunu arz ve mâba'dinin tevali ve temadisini can u yürekten taleb ve temenni etmekte iken, işte tetimmesi olan üç telvih de ihsan buyuruldu.
Bu hâtime kısmı, vartalardan kurtulmak çaresini gösteren irşad ve ikazlarıyla, cidden bir levha-i saadet ve bâis-i hayat-ı mücedded olmuştur. Acaba her an, en az binbir nevi semere-i saadet ile tegaddi etmekten kaçan ve o cadde-i kübraya aslâ lâyık olmayan, iftira ve isnadat perdelerini görüp, şu meş'ale-i adîm-ül misali söndürmek,
Yükleniyor...