İşte, ilk önce meşhur edip ve şair, merhum Necib Fazıl Kısakürek’in sadeleştirerek BÜYÜK DOşU mecmuasında neşrettiği yazılarını inceliyoruz. (İbret için sadece bazı bölümlerini kaydediyoruz)

1- Gençlik Rehberi adlı Nur risaleleri bir parçasından.. Nurun asıl metni şöyle.

“... Madem ecel gizlidir, her vakit ölüm başını kesmek için gelebiliyor.. Ve genç ihtiyar farkı yoktur. Elbette daima gözü önünde öyle pek büyük dehşetli bir mesele karşısında bulunan biçare insan, o idam-ı ebedî o dipsiz nihayetsiz haps-i münferidden kurtulmak çaresini aramak ve Kabir kapısını bir alem-i bakiye bir saadet-i ebediyyeye ve alem-i Nura açılan bir kapıya kendi hakkında çevirmek hadisesi, o insanın dünya kadar büyük bir meselesidir. Bu kat’î hakikat bu üç yol ile (o üç yollar bahsin üst taraflarında sayılmıştır ) bulunduğunda ve bu üç yolun da mezkûr üç vaziyet ile olacağını ihbar eden yüz yirmidört bin muhbir-i sadık ve ellerinde nişane-i tasdik olan mu’cizeler bulunan Enbiyalar.. Ve o enbiyaların verdikleri gaybî haberleri keşf ve zevk ve şuhûd ile tasdik eden ve imza basan yüzyirmidört milyon Evliyanın aynı hakikata şehadetleri.. ve hadd ü hesaba gelmiyen muhakkiklerin kat’î deliller ile o Enbiya ve Evliyanın haberlerini aklen ilm-el yakin derecesinde ispat ettikleri ve yüzde doksan dokuz ihtimal-i kat’î ile idam ve zindan-ı ebedîden kurtulmak ve o yolu saadet-i ebediyeye çevirmek, yalnız iman ve itaat iledir diye ittifaken haber veriyorlar.

Acaba yüzde bir ihtimal-i haleket bulunan bir tehlike yolunda gitmemek için; bir tek muhbirin sözü nazara alınsa.. ve onun sözünü dinlemeyip o yolda giden adamın endişe-i helaketten gelen elem-i manevî onun yemek iştihasını kaçırdığı halde; böyle yüzbinler sadık ve musaddak muhbirlerin yüzde yüz ihtimal ile; dalalet ve sefehat; göz önündeki kabir darağacına ve ebedî haps-i münferidine kat’î sebeb olduğunu ve iman ve ubudiyyet, yüzde yüz ihtimal ile o darağacını kaldırıp, o haps-i münferidini kapatıp; şu göz önündeki kabri bir hazine-i ebediyeye bir saray-ı saadete açılan bir kapıya çeviriyor diye ihbar eden ve emarelerini ve âsarlarını gösterdikleri halde; Bu acib ve garib ve dehşetli ve azametli mesele karşısında bulunan biçare insan ve bahusus müslüman, eğer iman ve ubudiyeti olmazsa, bütün dünya saltanatı ve lezzeti o bir tek insana verilse, acaba o göz önünde ve her vakit oraya çağrılmasına nöbetini bekliyen bir insana verdiği o endişeden gelen elim elemi kaldırabilir mi ? ilaahir...

şimdi de, Necib Fazılın yaptığı sadeleştirme namı altındaki bir kuşa benzetilen ve yüksek ve ateşîn mânâlardan tecrid edilmiş tahrifine bakalım.. şöyle yazıyor :


Yükleniyor...