hatta bu mevzu’da kendisinin dahi, (Müellifinin’de) selahiyetli olmadığını sarih bir şekilde gösteren yazılarından bir kaç numune arzetmek istiyorum:
A- Eski eserleri ve makaleleri hakkında:
1- “Evet, nazlanan ve istiğna gösteren nazeninlerin mehirleri dikkattir... Ve menzilleri dahi kalbin suveydasıdır. Bunlara giydirdiğim elbise ise, zamanın modasına muhaliftir... Hem de şahsın uslub-u beyanı şahsın timsal-i şehsiyetidir. Ben ise, gördüğünüz veya işittiğiniz gibi, hallı müşkil bir muammayım...” (Asar-ı Bediiye, s: 222)
2- “Kaplan postuna benziyen elbisem gibi, uslub-u beyanımda zamanın modasına muhaliftir. Zira alaturka terzilik bilmiyorum, ta, bu ma’aniye iyi libas keseyim ve düğme yapayım...“ (Asar-ı Bediiye, s:347)
3- “... Zira Bedi’ , garip demektir . Benim ahlakım suretim gibi , uslub-u beyanım elbisem gibi garibtir, muhaliftir. Görenekle revaçta olan muhekamat ve esalibi, uslub ve muhakemetıma mikyas ve mihenk-i i’tibar yapmamaya bu unvanın lisanı-ı haliyle rica ediyorum . Hem de murad , “Bedi” acib demektir...” (Asar-ı Bediiye, s: 394)
4- “... Başkasının tashihine de kat’iyen razı olmuyorum. Zira külahıma püskül takmak gibi, başkasının sözü sözlerimle hiç münasebet ve ülfet peyda etmiyor , sözlerimden tevahhuş eder ...” (Asar-ı Bediiye, s: 403)
5- Arabî Mesnevînin içinde yer alan HABBE riselesinin başındaki“ ıfade-i Meram “ da şöyle bir sual ve cevap vardır: “...Bana deniliyorki: ınsanlar diyorlarmışki ; Onun (Bediüzzaman’ın eserlerinin çok yerlerini anlamıyoruz. Böyle kalırsa, korkarız ki bu eserler zayi ola ?..”
Bende derim : Canab-ı Hakkın izni ile inşallah zayi olmayacaklardır.. Ve bir zamam gelecek, bir çok dindar mütefekkirler onları anlıyacaklardır. Çünki bu riselelerdeki ekser mes’eleleri nefsimde tecrübe ettiğim, Furkan-ı Hakimin bana i’ta etmiş olduğu ilaçlardır... Hemde ben sunûhat-ı kalbiyemde; izahet için tahrir aczinden ve tağyir havfinden dolayı tasarruf edemiyorum. Ancak kalbime doğduğu gibi yazıyorum.“ (Mesnev-i Nuriye Tercümesi - A. Badıllı S: 234 )
6- Hezret-i Üstâd’ın yeğeni merhum Abdurrahmanın, amucası Bediüzzaman LEMAAT adlı kitabının ahirinne yazdığı kısacık hal tercümesinin bir bölümünde şu gelen müşahedesini nakletmektedir:
“...Başka kitapları yanında bulundurmazdı. Ona derdik: “Ne için başka kitaplara bakmıyorsun ?“ Derdi: “Herşeyden zihnimi tecrid ile Kur’ân’dan fehmediyorum”
A- Eski eserleri ve makaleleri hakkında:
1- “Evet, nazlanan ve istiğna gösteren nazeninlerin mehirleri dikkattir... Ve menzilleri dahi kalbin suveydasıdır. Bunlara giydirdiğim elbise ise, zamanın modasına muhaliftir... Hem de şahsın uslub-u beyanı şahsın timsal-i şehsiyetidir. Ben ise, gördüğünüz veya işittiğiniz gibi, hallı müşkil bir muammayım...” (Asar-ı Bediiye, s: 222)
2- “Kaplan postuna benziyen elbisem gibi, uslub-u beyanımda zamanın modasına muhaliftir. Zira alaturka terzilik bilmiyorum, ta, bu ma’aniye iyi libas keseyim ve düğme yapayım...“ (Asar-ı Bediiye, s:347)
3- “... Zira Bedi’ , garip demektir . Benim ahlakım suretim gibi , uslub-u beyanım elbisem gibi garibtir, muhaliftir. Görenekle revaçta olan muhekamat ve esalibi, uslub ve muhakemetıma mikyas ve mihenk-i i’tibar yapmamaya bu unvanın lisanı-ı haliyle rica ediyorum . Hem de murad , “Bedi” acib demektir...” (Asar-ı Bediiye, s: 394)
4- “... Başkasının tashihine de kat’iyen razı olmuyorum. Zira külahıma püskül takmak gibi, başkasının sözü sözlerimle hiç münasebet ve ülfet peyda etmiyor , sözlerimden tevahhuş eder ...” (Asar-ı Bediiye, s: 403)
5- Arabî Mesnevînin içinde yer alan HABBE riselesinin başındaki“ ıfade-i Meram “ da şöyle bir sual ve cevap vardır: “...Bana deniliyorki: ınsanlar diyorlarmışki ; Onun (Bediüzzaman’ın eserlerinin çok yerlerini anlamıyoruz. Böyle kalırsa, korkarız ki bu eserler zayi ola ?..”
Bende derim : Canab-ı Hakkın izni ile inşallah zayi olmayacaklardır.. Ve bir zamam gelecek, bir çok dindar mütefekkirler onları anlıyacaklardır. Çünki bu riselelerdeki ekser mes’eleleri nefsimde tecrübe ettiğim, Furkan-ı Hakimin bana i’ta etmiş olduğu ilaçlardır... Hemde ben sunûhat-ı kalbiyemde; izahet için tahrir aczinden ve tağyir havfinden dolayı tasarruf edemiyorum. Ancak kalbime doğduğu gibi yazıyorum.“ (Mesnev-i Nuriye Tercümesi - A. Badıllı S: 234 )
6- Hezret-i Üstâd’ın yeğeni merhum Abdurrahmanın, amucası Bediüzzaman LEMAAT adlı kitabının ahirinne yazdığı kısacık hal tercümesinin bir bölümünde şu gelen müşahedesini nakletmektedir:
“...Başka kitapları yanında bulundurmazdı. Ona derdik: “Ne için başka kitaplara bakmıyorsun ?“ Derdi: “Herşeyden zihnimi tecrid ile Kur’ân’dan fehmediyorum”
Yükleniyor...