Evet, Risale-i Nurların elfazını değiştirmek istiyenlerin bazıları;hiç saklamadan onun lisanını ve uslubunu beğenmediklerini söyliyen insanlardır. Oysa ki ;Kur’ânın manevi i’cazına mazhar olan nurların elfaz ve kelimatı da bilerek, düşünülerek, amma herşeyden önce ilham-ı ilahi ile dikte ettirilerek yerli yerince konulmuş ve terkib edilmiş her tarafı şuurlu, nurlu ve cami’ lafızlardır. Evet, Nur talebeleri olarak bizlerin Risale-i Nurlar hakkındaki düşüncemiz,telakkimiz ve itikadımız böyledir ve bundan ibarettir.
ÜÇÜNCÜ ÖRNEK: ”...Acaba kendine müslüman diyen bir adam, dünyanın bir menfaatı için, bir günde elli kelime frengî lügatından taallüm ettiği halde;elli senede ve her günde elli defa tekrar ettiği SÜBHANALLAH-ELHAMDÜLİLLAH ve LAİLAHEİLLALLAH ve ALLAHÜ EKBER gibi mukaddes kelimeleri öğrenmezse, elli defa hayvandan daha aşağı düşmez mi?.. Böyle hayvanlar için, bu kelimat-ı mukaddese tercüme ve tahrif edilmez ve tehcir edilmezler : Onları tehcir ve tağyir etmek, bütün mezar taşlarını hâkketmektir.. Bu tahkire karşı titriyen mezaristandaki ehl-i kuburu aleyhlerine döndürmektir...” (Mektubat, s: 434)
Bu son parağraf dahi gerçi doğrudan doğruya Kur’ânın kelimelerine ve hadislerde gelen ıslam şeairi bazı mukaddes lafızlara bakar. Lâkin çok ibretli bir ders de verir ki; Nesli, ecnebiye endeksli olan yeni uyduruk Türkçe namına yapılacak bir tahriften şiddetle zecreder. Lisan-ı hal ile der ki: Risale-i Nurlar, vefat etmiş milyarlarca ecdadımızın din ile bütünleşmiş lisanlarıdır. Bu Lisanı öğrenmek, dine dönüş demektir. Onu tağyir ve tehcir ise,ecnebiyeye ve günlük piyasa lisanına kudsî elfazı feda etmektir. Her ne ise, anlıyana sivri sinek saz.. anlamıyana davul zurna az!..”
İKİNCİ HUKUK SURU:
Risale-i Nur müellifinin ve nurların öz mahiyet ve hüviyetleri itbarıyla sadeleştirme denilen sinsî tahrife adem-i imkan gösterdikleri ve adem-i rızaları mevzuudur.. Ve bu mesele iki cenahı ile, yani nur müellifi ve nurların öz kendisi bir çok belgeler ve sahih rivayetlerle gelmiş ve ispatlanmış bir kesin hükmün neticesiyle sabittir. O halde bu pek azim hukuk sûrunu aşıp tecavüz etmek istiyenlerin son derece hata ettiklerini, Nur’un kudsiyetine karşı lazım gelen hürmet hakkını müraat etmediklerini bilmeleri gerekmektedir.
İşte biz, bu büyük hakikatı iki ana Tarik içinde ispat etmeye çalışacağız.
Birinci Tarik :Bizzat Nur müellifi Hazret-i Üstâd’ın yazılı olan ifade ve beyanlarıdır ki;Risale-i Nur eserleri ve hatta eski kitab ve makaleleri binasında kullanmış olduğu elfazın, başka kelime ve lafızlarla değiştirilemiyeceğini,
ÜÇÜNCÜ ÖRNEK: ”...Acaba kendine müslüman diyen bir adam, dünyanın bir menfaatı için, bir günde elli kelime frengî lügatından taallüm ettiği halde;elli senede ve her günde elli defa tekrar ettiği SÜBHANALLAH-ELHAMDÜLİLLAH ve LAİLAHEİLLALLAH ve ALLAHÜ EKBER gibi mukaddes kelimeleri öğrenmezse, elli defa hayvandan daha aşağı düşmez mi?.. Böyle hayvanlar için, bu kelimat-ı mukaddese tercüme ve tahrif edilmez ve tehcir edilmezler : Onları tehcir ve tağyir etmek, bütün mezar taşlarını hâkketmektir.. Bu tahkire karşı titriyen mezaristandaki ehl-i kuburu aleyhlerine döndürmektir...” (Mektubat, s: 434)
Bu son parağraf dahi gerçi doğrudan doğruya Kur’ânın kelimelerine ve hadislerde gelen ıslam şeairi bazı mukaddes lafızlara bakar. Lâkin çok ibretli bir ders de verir ki; Nesli, ecnebiye endeksli olan yeni uyduruk Türkçe namına yapılacak bir tahriften şiddetle zecreder. Lisan-ı hal ile der ki: Risale-i Nurlar, vefat etmiş milyarlarca ecdadımızın din ile bütünleşmiş lisanlarıdır. Bu Lisanı öğrenmek, dine dönüş demektir. Onu tağyir ve tehcir ise,ecnebiyeye ve günlük piyasa lisanına kudsî elfazı feda etmektir. Her ne ise, anlıyana sivri sinek saz.. anlamıyana davul zurna az!..”
İKİNCİ HUKUK SURU:
Risale-i Nur müellifinin ve nurların öz mahiyet ve hüviyetleri itbarıyla sadeleştirme denilen sinsî tahrife adem-i imkan gösterdikleri ve adem-i rızaları mevzuudur.. Ve bu mesele iki cenahı ile, yani nur müellifi ve nurların öz kendisi bir çok belgeler ve sahih rivayetlerle gelmiş ve ispatlanmış bir kesin hükmün neticesiyle sabittir. O halde bu pek azim hukuk sûrunu aşıp tecavüz etmek istiyenlerin son derece hata ettiklerini, Nur’un kudsiyetine karşı lazım gelen hürmet hakkını müraat etmediklerini bilmeleri gerekmektedir.
İşte biz, bu büyük hakikatı iki ana Tarik içinde ispat etmeye çalışacağız.
Birinci Tarik :Bizzat Nur müellifi Hazret-i Üstâd’ın yazılı olan ifade ve beyanlarıdır ki;Risale-i Nur eserleri ve hatta eski kitab ve makaleleri binasında kullanmış olduğu elfazın, başka kelime ve lafızlarla değiştirilemiyeceğini,
Yükleniyor...