(SADELEşTİRME, ASRî BİR TAHRİFTİR)

Gerek sadeleştirme mevzuu hakkında, gerekse şerh ve izah hususunda ve gerekse de, Nurun hâs tarzı olan neşriyat meslesinde, eskiden, bir-iki kitap ve bir kaç makale neşretmiştik.”Siyaset-Neşriyat, şerh ve izah meseleleri “ve “ Risale-i Nur’un Neşir tarihçesi” adlı kitaplar 1979 ve 1987 tarihlerinde Timaş ve Envar’ da yayınladı. Ayrıca, aynı mevzu’da birkaç makalemizde, Yeni Asya ve Yeni Nesil gazetelerinde neşredildi. Mesele, Risale-i Nur canibinden tamamıyla aydınlanmış ve bitmiş iken, sadeleştirme meraklılarının fikirlerinden vazgeçmedikleri öğrenilmiştir. Bütün ispatlı ve müdellel vesika ve belgelere rağmen, sadeleştirme denilen asrî tahrifi yürütmeye niyetli kimselere karşı yeniden aynı meseleye eğilme ihtiyacını duyduk. Bu defa meseleyi daha vâzıh ve derli-toplu ve net şekilde aksettirmenin zaruretine kani’ olduk.Bu yazımız -inşaallah vicdan ve feraset ehli yanında makbul sayılacak ve hakikat noktasında bir tahrif olan sadeleştirmeye imkan vermiyeceklerdir. Aksi halde sadeleştirme denilen tahrif, Risale-i Nura layık görülürse, ta kıyamete kadar dedi kodular ve fitnelerin yayılıp çoğalması derkârdır.ınşaallah öyle olmıyacaktır.

MEVZUYA GİRİYORUZ

Bir taraftan “Risale-i Nurda tahrifat var” diye zihinleri bulandırmak için sinsi taaruzlar olurken, öbür tarafta asıl tahrifat olan “Sadeleştirme denilen sinsi planlar düşünülmekte idi. Bilmiyorum dış görünüşü ile bu ayrı ayrı gibi olan iki müşterek hedefli gurubun menşei birmi yoksa?..

Evet, sadeleştirme tabiri veya fiili zahirde sırıtma gibi sun’i bir gülümseme gösterirsede, hakikatta asıl tahrifin ta kendisidir.Hem sadeleştirme işi bir tercümede değildir.(1) Ya da, bir şerh, izah ve tefsiride değildir.Zira, tercümenin, şerhin, izah ve tefsirin kanun ve kaideleri bellidir.Bindörtyüz senedir

Yükleniyor...