tüm planları suya düştü ve boşa gitti. Böylece 1949’lara kadar Nur müellifi için çeşitli imha planlarını denediler. Su-i kasdler, zehirler, şeni’ iftiralar vesaire vesaireler.. Bunlar tek tek bu kitapta vesikalarıyla ispat edilmiştir.
1950’den sonra ise; tarikatçılık, siyasetçilik ve irtica’ gibi iftiralara başladılar, herzeler kustular. Tekrar-betekrar hükûmetlerin evhamını tahrik etmeye ve kanunların lastikli tarafını işlettirmeye ve iliştirmeye çalıştılar. Demokrasiyi hazmedemiyen kimseler, eski diktatörlüklerini elden kaçırdıkları için durmadılar, durmadılar... Demokratların siyasî zaafiyetlerinden istifade edebildiler. Yine baskınlar, yine taharriler ve yine hapisler ve Hazret-i Üstâd’ın şahsına da yine zehirler, yine ihanetler peşpeşe devam etti.
Bütün bunlar yapıldı ve yapılıyordu ve halen de yapılmaktadır. Amma, Nur müellifi Hazret-i Bediüzzaman o zamanlar hayatta olduğu için, meşhur bazı din alimleri adına iftiralı neşriyatlar, broşürler, sahte reddiyeler ve nihayet Risale-i Nur aleyhinde o çok rezil “tahrif” bühtanları yapılamıyordu ve yapamıyorlardı.
Çünki Hazret-i Bediüzzaman hayattaydı, cevab verecekti. Âleme rezil olacaklarını biliyorlardı. Lâkin vakta ki Nur müellifi Bediüzzaman dünyadan göçtü, meydanı artık boş ve iftira mekanizmasına müsaid zanneden habis ve rezil din düşmanları, planlamakta oldukları diğer noktalardan da harekete geçtiler. Bu defa Risale-i Nur eserlerinin tahrifleri mevzuunda gizli gizli iftiralar hazırlamaya koyuldular... Amma Kur’ânı inzal eden Rabbimiz kıyamete kadar onu koruyacağını da taahhüd-ü Rabbanisi altında bulunduracağını ferman buyurmuştur. Elbette Kur’ân’ın en hakikatlı manevi bir tefsiri ve onun ayrılmaz, infikâk etmez bir çeşit cüz’ü ve hakikatlarının ayinesi olan Risale-i Nurları da elbetteki muhafaza edecekti ve etmiştir. Dalalet. ehli olan münafık alçaklar 1964’lerde giriştikleri iftira ve bühtan kampanyalarını nasılki tersine dönderdi, müfterileri dünyada da hemen ve der-akab rezil etti ve onları sahtekârlıkla, iftirakârlıkla âleme teşhir etti. 1962’den 1964’lere kadar gizli bir plan dahilinde hazırlayıp neşrettikleri o sahte broşürlerinde, gerek merhum eski şeyh-ül İslamımız Mustafa Sabri adına, gerekse Irak reis-i uleması merhum Emced Zühavi adına düzenledikleri kapkara iftiraları, bir kara çamur lekesi gibi yüzlerine çarptırıldı ve hakeza...
BAşKA OYUN
Evet 1962-1964’lerde gizli planlar neticesinde düzenlenmiş o kapkara ve câhilane iftira ve tezvirleri tutamayınca, bu defa başka yollarla sinsi diğer bazı planlar düşündüler ve gizli faaliyet işine girdiler. şöyle ki: O tarihten itibaren 1964’lerden sonra, iki tane şeytanî metod uygulamaya başladılar. Onun eseri maalesef halen de devam etmektedir.
1950’den sonra ise; tarikatçılık, siyasetçilik ve irtica’ gibi iftiralara başladılar, herzeler kustular. Tekrar-betekrar hükûmetlerin evhamını tahrik etmeye ve kanunların lastikli tarafını işlettirmeye ve iliştirmeye çalıştılar. Demokrasiyi hazmedemiyen kimseler, eski diktatörlüklerini elden kaçırdıkları için durmadılar, durmadılar... Demokratların siyasî zaafiyetlerinden istifade edebildiler. Yine baskınlar, yine taharriler ve yine hapisler ve Hazret-i Üstâd’ın şahsına da yine zehirler, yine ihanetler peşpeşe devam etti.
Bütün bunlar yapıldı ve yapılıyordu ve halen de yapılmaktadır. Amma, Nur müellifi Hazret-i Bediüzzaman o zamanlar hayatta olduğu için, meşhur bazı din alimleri adına iftiralı neşriyatlar, broşürler, sahte reddiyeler ve nihayet Risale-i Nur aleyhinde o çok rezil “tahrif” bühtanları yapılamıyordu ve yapamıyorlardı.
Çünki Hazret-i Bediüzzaman hayattaydı, cevab verecekti. Âleme rezil olacaklarını biliyorlardı. Lâkin vakta ki Nur müellifi Bediüzzaman dünyadan göçtü, meydanı artık boş ve iftira mekanizmasına müsaid zanneden habis ve rezil din düşmanları, planlamakta oldukları diğer noktalardan da harekete geçtiler. Bu defa Risale-i Nur eserlerinin tahrifleri mevzuunda gizli gizli iftiralar hazırlamaya koyuldular... Amma Kur’ânı inzal eden Rabbimiz kıyamete kadar onu koruyacağını da taahhüd-ü Rabbanisi altında bulunduracağını ferman buyurmuştur. Elbette Kur’ân’ın en hakikatlı manevi bir tefsiri ve onun ayrılmaz, infikâk etmez bir çeşit cüz’ü ve hakikatlarının ayinesi olan Risale-i Nurları da elbetteki muhafaza edecekti ve etmiştir. Dalalet. ehli olan münafık alçaklar 1964’lerde giriştikleri iftira ve bühtan kampanyalarını nasılki tersine dönderdi, müfterileri dünyada da hemen ve der-akab rezil etti ve onları sahtekârlıkla, iftirakârlıkla âleme teşhir etti. 1962’den 1964’lere kadar gizli bir plan dahilinde hazırlayıp neşrettikleri o sahte broşürlerinde, gerek merhum eski şeyh-ül İslamımız Mustafa Sabri adına, gerekse Irak reis-i uleması merhum Emced Zühavi adına düzenledikleri kapkara iftiraları, bir kara çamur lekesi gibi yüzlerine çarptırıldı ve hakeza...
BAşKA OYUN
Evet 1962-1964’lerde gizli planlar neticesinde düzenlenmiş o kapkara ve câhilane iftira ve tezvirleri tutamayınca, bu defa başka yollarla sinsi diğer bazı planlar düşündüler ve gizli faaliyet işine girdiler. şöyle ki: O tarihten itibaren 1964’lerden sonra, iki tane şeytanî metod uygulamaya başladılar. Onun eseri maalesef halen de devam etmektedir.
Yükleniyor...