neşredenleri dünyada da rezil ve perişan etti. Hatta neşrettiklerine pişman etti. Çünki bu broşür, tek-tek ilmi izahlarla iftiralarını ilmen çürüten cevablar verildiği gibi, Risale-i Nuru daha da çok parlattı. Her taraftan nazar-ı dikkat risaleye çevrildi. Merakların tahrikine vesile oldu.
Çok kısaca temas ettiğimiz bu ma’hud plan, fakat son derece ahmakane ve rezilce olan hadisenin detaylarını, merhum Eşref Edip Fergan’ın kaleme alıp 1964’de neşrettiği yüz on iki sahifelik “Risale-i Nur Muarızı Yazarların ısnadları
Hakkında ılmi Bir Tahlil” adlı kitabına havale ederek burada uzun tafsilattan sarf-ı nazar ettik.
Bu kitapta, yani Eşref Edibin cevab olarak yazdığı mezkûr kitapta, o ma’hud iftira kampanyasına dahil olanların tek tek isim ve ünvanları, yaptıkları iftira ve yalanların şekil ve mahiyeti.. ve o iftiralı isnadların tümüyle baştan sona kadar yalan ve iftira olduğunu tarihiyle zamanıyla, vesika ve belgeleriyle ispat edilmiştir. Biz de ona havale ediyoruz.
TAHRİF TERANESİ VE MENşEİ
Risale-i Nurların te’lif, tertip, tanzim ve tasnifine ait mevzuu Üstâd’ın Barla hayatı kısmında, yaptığımız araştırma ve sunduğumuz belgeler gibi, binler delil ve bürhanlarla Risale-i Nur’un harika bir eser olduğu ve Kur’ânın malı olarak onun mertebe-i arşiyesinden inen ilhamlar olup, Kur’âna ayine olduğu şeksiz ve muhakkak ispat edilmiştir. Dünyanın ilim ve irfan sahasından bir güneş gibi doğan Nur Risalelerinin dünya çapındaki azametli intişarı ve harikulade fütûhat ve tesiratı karşısında, ilim ve akıl meydanında zillet ve mağlubiyete düçan olan denî ve rezil ehl-i dalalet, Nurun bu harika te’sir ve intişarını engellemek, durdurmak veya hiç olmazsa bulandırmak için her bir denî çareye, her bir alçaklığa ve her bir rezil iftiraya tevessül edegeldikleri hadiseler ve delillerle ortaya çıkmış ve ispat edilmiştir.
Nurun ilk zuhûr günlerinden ta günümüze kadar hep hükûmetleri iğfal etmek suretiyle, onun kuvvetini engellemek için, kanunların lastikli ve eğilimli ve esnek taraflarını istimal ile, Nur müellifini ve fedakâr sadık kahraman talebelerini defalarca hapislere, zindanlara tıktılar. Fakat o cihetteki planlarından hiç bir şey elde edemedikleri gibi, Nurların parlamasına ve daha çok duyulmasına ve intişarına sebebiyet verdiler. Sadece Hazret-i Bediüzzaman’ın sağlığında cereyan eden üç büyük mahkeme hadisesiyle, her defasında da idam planları doğrultusunda, her türlü ifsadlar uygulanmak suretiyle, memleketi velvelelerle şaşırtarak, masum Nur müellifini ve mazlum Nur talebelerini aylarca, senelerce karanlık zindanlarda bıraktırdılar. Fakat Nur, üflenmekle sönmediği, bil’akis parlamasına vesile olduğu için,
Çok kısaca temas ettiğimiz bu ma’hud plan, fakat son derece ahmakane ve rezilce olan hadisenin detaylarını, merhum Eşref Edip Fergan’ın kaleme alıp 1964’de neşrettiği yüz on iki sahifelik “Risale-i Nur Muarızı Yazarların ısnadları
Hakkında ılmi Bir Tahlil” adlı kitabına havale ederek burada uzun tafsilattan sarf-ı nazar ettik.
Bu kitapta, yani Eşref Edibin cevab olarak yazdığı mezkûr kitapta, o ma’hud iftira kampanyasına dahil olanların tek tek isim ve ünvanları, yaptıkları iftira ve yalanların şekil ve mahiyeti.. ve o iftiralı isnadların tümüyle baştan sona kadar yalan ve iftira olduğunu tarihiyle zamanıyla, vesika ve belgeleriyle ispat edilmiştir. Biz de ona havale ediyoruz.
TAHRİF TERANESİ VE MENşEİ
Risale-i Nurların te’lif, tertip, tanzim ve tasnifine ait mevzuu Üstâd’ın Barla hayatı kısmında, yaptığımız araştırma ve sunduğumuz belgeler gibi, binler delil ve bürhanlarla Risale-i Nur’un harika bir eser olduğu ve Kur’ânın malı olarak onun mertebe-i arşiyesinden inen ilhamlar olup, Kur’âna ayine olduğu şeksiz ve muhakkak ispat edilmiştir. Dünyanın ilim ve irfan sahasından bir güneş gibi doğan Nur Risalelerinin dünya çapındaki azametli intişarı ve harikulade fütûhat ve tesiratı karşısında, ilim ve akıl meydanında zillet ve mağlubiyete düçan olan denî ve rezil ehl-i dalalet, Nurun bu harika te’sir ve intişarını engellemek, durdurmak veya hiç olmazsa bulandırmak için her bir denî çareye, her bir alçaklığa ve her bir rezil iftiraya tevessül edegeldikleri hadiseler ve delillerle ortaya çıkmış ve ispat edilmiştir.
Nurun ilk zuhûr günlerinden ta günümüze kadar hep hükûmetleri iğfal etmek suretiyle, onun kuvvetini engellemek için, kanunların lastikli ve eğilimli ve esnek taraflarını istimal ile, Nur müellifini ve fedakâr sadık kahraman talebelerini defalarca hapislere, zindanlara tıktılar. Fakat o cihetteki planlarından hiç bir şey elde edemedikleri gibi, Nurların parlamasına ve daha çok duyulmasına ve intişarına sebebiyet verdiler. Sadece Hazret-i Bediüzzaman’ın sağlığında cereyan eden üç büyük mahkeme hadisesiyle, her defasında da idam planları doğrultusunda, her türlü ifsadlar uygulanmak suretiyle, memleketi velvelelerle şaşırtarak, masum Nur müellifini ve mazlum Nur talebelerini aylarca, senelerce karanlık zindanlarda bıraktırdılar. Fakat Nur, üflenmekle sönmediği, bil’akis parlamasına vesile olduğu için,
Yükleniyor...