bu durumdan hiç bir şey anlamıyor.. Hatta Urfa’nın kalesine de askerler yerleştirilmiş, Dergâh camiinin etrafı zırhlı araçlarla kuşatılmış vaziyette.. O tarafa hiç kimse bırakılmıyor..
Takvim 11 Temmuz gecesi ve 12 Temmuz sabahı 1960-10 Muharrem 1380(192) aşure gününü gösteriyordu. Gece saat bir buçukda bir yüzbaşı nezaretinde evvela türbenin o zamanki itibarıyla batı tarafındaki mezarlığa bakan penceresinin demir parmaklıkları keskilerle kesiliyor ve oradan türbeye girilmiş rengi veriliyordu.
Aslında bu bir oyundu. Çünki aynı gece Urfa müftüsünü, Dergâh imamını ve müezzini de oraya getirmişlerdi. Yani normal olarak cami kapısını anahtarlarıyla açarak içeri girmişlerdi. Fakat öyle bir şekil vermişlerdi ki güya meçhul kimseler tarafından, arkadan mezarlığa bakan daracık üst penceresinden türbeye girilmiş ve na’ş kaçırılmış gibi...
Türbenin mermer taşları kırılırken; Urfa Müftüsü Eyyüp Sabri, Dergâh camii imamı Bahaeddin Hoca ve müezzin Durak da hazır bulunduklarına Bekçi Hanif Kaya şahidlik yapmaktadır. “Ben o saatte Dergâhın üst tarafındaki kayalık mağara gibi yerde oturmuş, manzarayı seyrediyordum” diyor.
Bazı rivayetlere göre, Üstâd’ın -henüz kabri yıktırılmadan önce- mezkûr müftü, imam ve müezzinin ve bir de o sıra Dergâhın yanında otobüs garajını işleten alevi meşrepli Maksud Çavuş isminde biri varmış.. Bu adamlar birlikte “Bediüzzaman’ın türbesi başında Nur ayini yapılıyor” diye askerî hükûmete şikâyetlerde bulunmuşlarmış.
(192) 490. sayfada.
Eğer bu hadisenin aslı varsa, mutlaka, Üstâd’ın kardeşi Abdülmecid Efendiye adı geçen zoraki dilekçe imza ettirildiği gibi, bunlara da icbar neticesinde imzalattırılmıştır sanırım. Yahut da mezkur adamlardan bazısının karakteri de o işe müsait gelmiş.
KABİR CANAVARLARI
Eski tarihlerde geceleyin mezar soyanlara “Nebbaş” diye ad koyarlarmış. Amma eskideki nebbaşlar sadece kabirdeki altın gibi eşyayı çalmak için o işi yaparlarmış. Fakat bizim resmî nebbaşlar, kabrin içinde ölü ile beraber gömülen eşyayı soymak ve çalmak değil, bizzat ölünün kendisini çalmak, cenazeyi kaçırmak şeklinde tarihlerde emsali olmıyan bir soygunculuk, bir nebbaşlık, bir kabir canavarlığı tarzında kendini göstermiştir.
Takvim 11 Temmuz gecesi ve 12 Temmuz sabahı 1960-10 Muharrem 1380(192) aşure gününü gösteriyordu. Gece saat bir buçukda bir yüzbaşı nezaretinde evvela türbenin o zamanki itibarıyla batı tarafındaki mezarlığa bakan penceresinin demir parmaklıkları keskilerle kesiliyor ve oradan türbeye girilmiş rengi veriliyordu.
Aslında bu bir oyundu. Çünki aynı gece Urfa müftüsünü, Dergâh imamını ve müezzini de oraya getirmişlerdi. Yani normal olarak cami kapısını anahtarlarıyla açarak içeri girmişlerdi. Fakat öyle bir şekil vermişlerdi ki güya meçhul kimseler tarafından, arkadan mezarlığa bakan daracık üst penceresinden türbeye girilmiş ve na’ş kaçırılmış gibi...
Türbenin mermer taşları kırılırken; Urfa Müftüsü Eyyüp Sabri, Dergâh camii imamı Bahaeddin Hoca ve müezzin Durak da hazır bulunduklarına Bekçi Hanif Kaya şahidlik yapmaktadır. “Ben o saatte Dergâhın üst tarafındaki kayalık mağara gibi yerde oturmuş, manzarayı seyrediyordum” diyor.
Bazı rivayetlere göre, Üstâd’ın -henüz kabri yıktırılmadan önce- mezkûr müftü, imam ve müezzinin ve bir de o sıra Dergâhın yanında otobüs garajını işleten alevi meşrepli Maksud Çavuş isminde biri varmış.. Bu adamlar birlikte “Bediüzzaman’ın türbesi başında Nur ayini yapılıyor” diye askerî hükûmete şikâyetlerde bulunmuşlarmış.
(192) 490. sayfada.
Eğer bu hadisenin aslı varsa, mutlaka, Üstâd’ın kardeşi Abdülmecid Efendiye adı geçen zoraki dilekçe imza ettirildiği gibi, bunlara da icbar neticesinde imzalattırılmıştır sanırım. Yahut da mezkur adamlardan bazısının karakteri de o işe müsait gelmiş.
KABİR CANAVARLARI
Eski tarihlerde geceleyin mezar soyanlara “Nebbaş” diye ad koyarlarmış. Amma eskideki nebbaşlar sadece kabirdeki altın gibi eşyayı çalmak için o işi yaparlarmış. Fakat bizim resmî nebbaşlar, kabrin içinde ölü ile beraber gömülen eşyayı soymak ve çalmak değil, bizzat ölünün kendisini çalmak, cenazeyi kaçırmak şeklinde tarihlerde emsali olmıyan bir soygunculuk, bir nebbaşlık, bir kabir canavarlığı tarzında kendini göstermiştir.
Yükleniyor...