ZORAKİ DİLEKÇE VE MOLLA ABDÜLMECİD’İN HİKÂYESİ
1962’de bizzat Abdülmecid Efendi’yi Konya’daki evinde ziyaret ederek dinlemiştim. Evine bir arkadaşla, Hüsmen Hoca ile birlikte gitmiştik.
“Urfalıyım” deyince, mübarek yaşlı, mahzun Molla Abdülmecid Efendi, ben hiç sormadan hikâyeyi tafsilâtıyla anlatmaya başlamıştı:
“1960 ihtilalinden iki, iki buçuk ay sonra idi. Bir gün eve iki sivil polis geldi: “Sizi vilayetten istiyorlar” dediler. Düşündüm, benim vilayetle ne işim var?.. Fakat gitmemezlik de yapamazdım. Kalktım, gittim. Konya Valisi makam odasında oturmuş bir kaç general vardı. Bunlar -sonradan öğrendim- Konya askeri valisi, Urfa askeri valisi General Necdet Yalçın, Isparta valisi ve zamanın kara kuvvetleri komutanı orgeneral Cemal Turaldı. Bana yer gösterdiler. Oturdum. Merhabalaşmalardan sonra, Cemal Tural söze başladı, dedi ki:
“Urfa’daki ağabeyin Said-i Nursî’nin mezarı başında çok izdihamlar, ayinler oluyormuş. Hükûmet bu işi hoş görmüyor. Buna dair Urfa’dan çok
(191) Sivas kampından başka, bir kamp daha vardı. Balmumcu kampı... Burası DP iktidarı içinde brokrasi işlerinde vazife almış belli kimselerle doldurulmuştu.
ihbarlar, şikâyetler geliyor. Bu arada ziyaretçi ismi altında başka ülkelerden casuslar da geliyor” dedi.. ve “Hülâsa: hükûmet, onun mezarını Urfa’dan kaldırmak istiyor, başka yere nakledecektir.” dedi.
“Fakat hükûmet bu işi yaparken kendi adına değil, senin adına, senin müracaatına bina edecek. Kanunda da yeri vardır. Bilmem hangi maddenin 14. bendi vardır. Bu maddeye istinaden senin adına bir müracaat dilekçesi hazırlanmıştır. Bunu imza edeceksiniz!.” dedi.
Ben: “Siz onu nereye götürseniz de aynı ziyaretçi izdihamı olacak. Yine her taraftan ziyaretçiler gelecek!..” dedim.
Cemal Tural: “Hükûmetin düşündüğü başkadır.. Lütfen imza edin!” dedi. Baktım ki, direnmelerim fuzulî olacak. Dilekçeyi bana her halukârda imza ettireceklerdir. Kalktım, imza ettim. Müsaade isteyip çıkacağım sırada, bana: “Evden uzağa ayrılmayın, seni yine çağırabiliriz.” dediler. Oradan ayrıldım, mahzun ve perişan bir şekilde eve döndüm”
URFA’DAKİ DURUM
Konya’da tertiplenen bu planlar ve işler olurken; Urfa’da da hazırlıklar başlanmıştı. Bir gün akşamdan itibaren Urfa’nın etrafına; belli noktalarına tanklar, zırhlı araçlar yerleştirilmiş, lazım gelen askerî tertibat alınmıştı. şehrin içinde de, yatsıdan sonra belli bir cadde hariç halkın dolaşmasına izin verilmiyor.. hatta emniyet kuvvetleri olan polis ve bekçiler de karakollara hapsedilmiş gibi çıkıp dolaşmalarına izin verilmiyordu.. Her tarafta silahlı askerler, her köşede nöbetçiler, caddelerde de zırhlı araçlar... Urfa halkı
1962’de bizzat Abdülmecid Efendi’yi Konya’daki evinde ziyaret ederek dinlemiştim. Evine bir arkadaşla, Hüsmen Hoca ile birlikte gitmiştik.
“Urfalıyım” deyince, mübarek yaşlı, mahzun Molla Abdülmecid Efendi, ben hiç sormadan hikâyeyi tafsilâtıyla anlatmaya başlamıştı:
“1960 ihtilalinden iki, iki buçuk ay sonra idi. Bir gün eve iki sivil polis geldi: “Sizi vilayetten istiyorlar” dediler. Düşündüm, benim vilayetle ne işim var?.. Fakat gitmemezlik de yapamazdım. Kalktım, gittim. Konya Valisi makam odasında oturmuş bir kaç general vardı. Bunlar -sonradan öğrendim- Konya askeri valisi, Urfa askeri valisi General Necdet Yalçın, Isparta valisi ve zamanın kara kuvvetleri komutanı orgeneral Cemal Turaldı. Bana yer gösterdiler. Oturdum. Merhabalaşmalardan sonra, Cemal Tural söze başladı, dedi ki:
“Urfa’daki ağabeyin Said-i Nursî’nin mezarı başında çok izdihamlar, ayinler oluyormuş. Hükûmet bu işi hoş görmüyor. Buna dair Urfa’dan çok
(191) Sivas kampından başka, bir kamp daha vardı. Balmumcu kampı... Burası DP iktidarı içinde brokrasi işlerinde vazife almış belli kimselerle doldurulmuştu.
ihbarlar, şikâyetler geliyor. Bu arada ziyaretçi ismi altında başka ülkelerden casuslar da geliyor” dedi.. ve “Hülâsa: hükûmet, onun mezarını Urfa’dan kaldırmak istiyor, başka yere nakledecektir.” dedi.
“Fakat hükûmet bu işi yaparken kendi adına değil, senin adına, senin müracaatına bina edecek. Kanunda da yeri vardır. Bilmem hangi maddenin 14. bendi vardır. Bu maddeye istinaden senin adına bir müracaat dilekçesi hazırlanmıştır. Bunu imza edeceksiniz!.” dedi.
Ben: “Siz onu nereye götürseniz de aynı ziyaretçi izdihamı olacak. Yine her taraftan ziyaretçiler gelecek!..” dedim.
Cemal Tural: “Hükûmetin düşündüğü başkadır.. Lütfen imza edin!” dedi. Baktım ki, direnmelerim fuzulî olacak. Dilekçeyi bana her halukârda imza ettireceklerdir. Kalktım, imza ettim. Müsaade isteyip çıkacağım sırada, bana: “Evden uzağa ayrılmayın, seni yine çağırabiliriz.” dediler. Oradan ayrıldım, mahzun ve perişan bir şekilde eve döndüm”
URFA’DAKİ DURUM
Konya’da tertiplenen bu planlar ve işler olurken; Urfa’da da hazırlıklar başlanmıştı. Bir gün akşamdan itibaren Urfa’nın etrafına; belli noktalarına tanklar, zırhlı araçlar yerleştirilmiş, lazım gelen askerî tertibat alınmıştı. şehrin içinde de, yatsıdan sonra belli bir cadde hariç halkın dolaşmasına izin verilmiyor.. hatta emniyet kuvvetleri olan polis ve bekçiler de karakollara hapsedilmiş gibi çıkıp dolaşmalarına izin verilmiyordu.. Her tarafta silahlı askerler, her köşede nöbetçiler, caddelerde de zırhlı araçlar... Urfa halkı
Yükleniyor...