ettiler. Bu hâkimler Nur talebelerinde ve Nur Risalelerinde hiç bir suç ile ilgilerini bulamayınca, hemen hemen her yerde masum Nur talebelerini serbest bıraktılar ve Nur Risalelerini sahiplerine iade ettiler. Sadece 2 Mayıs 1960 gününden, 30.12.960 gününe kadar yedi ay içinde kırkbir askeri ve sivil mahkemelerden beraet kararları sadır oldu. Yani bu adliyeler -Yassıada’da özel teşkil ettirilen vicdansız, Yahudî ruhlu mahkeme heyetinden başka- Milli Birlik Komitesinin emirleri doğrultusunda değil, adalet ve mevcud kanunların icabına göre hareket ettiler.
SİVAS KAMPI
Milli Birlik Komitesi denilen adamların bir zalimane icraatları da Sivas kampıdır. ınönü’nün işaret verdiği istikamette, 1960 yılı içinde Sivas vilayetinde bir esirler kampını açtılar(191) ve buraya Türkiye’den ve bilhassa Doğu vilayetlerinde meşhur din adamları veya şöhretli kişileri sebepsiz, kanunsuz bir şekilde, sırf ihtiyat namı altında alıp alıp getirdiler. Onlarca güya bu adamlar; ıhtilalle gerçekleştirdikleri menfi yıkıcı icraatlarına engel teşkil edecek kişiler imişler de, memlekette herhangi bir karışıklık olmasın diye zalimane bir tedbirleri idi. Bu esirler kampında toplattırılan bu masum insanları aylarca sebebsiz durdurdular. Sonunda da “Bu bir şaka idi, kusura bakmayın” der gibi hepsini serbest bıraktılar.
NİHAYET KABİR CANAVARLIşI
Her şey yapıldı, sözde her bir tedbir uygulandı, çok mühim bir şey daha vardı onlara göre... Bediüzzaman’ın kabrini gizlice yıkıp, na’şını Urfa’dan alıp, meçhul bir semte götürmek işi kalmıştı. Bunu da yapsalar, artık Türkiye’de sözde inkılablar adına büyük bir iş, bir başarı gerçekleştireceklerdi. Ondan sonra artık din namına hiç kimse bir şey diyemiyecek ve bir şey konuşamıyacaktı.
Milli Birlikçiler gizli gizli bu meseleyi de müzakereye aldı. Türkeş efendi de bunların içinde idi. Planlar düşünüldü, Urfa’dan belli bazı bedbaht insanlar tarafından da şikâyetler yazdırttırıldı. İhbarlar ettirildi.. ve nihayet planladıkları projenin tatbik safhasına gelinmişti. Plan şu idi: Konya’daki Bediüzzaman’ın kardeşi Abdülmecid’in ağzıyla bir dilekçe yazdırılacak, ona imza ettirilecek ve bu dilekçe Türkiye siyasetinde hükmetmekte olan Milli Birlikçilere verilecek.. Bunlar da bu dilekçenin gereğini yerine getireceklerdi.
SİVAS KAMPI
Milli Birlik Komitesi denilen adamların bir zalimane icraatları da Sivas kampıdır. ınönü’nün işaret verdiği istikamette, 1960 yılı içinde Sivas vilayetinde bir esirler kampını açtılar(191) ve buraya Türkiye’den ve bilhassa Doğu vilayetlerinde meşhur din adamları veya şöhretli kişileri sebepsiz, kanunsuz bir şekilde, sırf ihtiyat namı altında alıp alıp getirdiler. Onlarca güya bu adamlar; ıhtilalle gerçekleştirdikleri menfi yıkıcı icraatlarına engel teşkil edecek kişiler imişler de, memlekette herhangi bir karışıklık olmasın diye zalimane bir tedbirleri idi. Bu esirler kampında toplattırılan bu masum insanları aylarca sebebsiz durdurdular. Sonunda da “Bu bir şaka idi, kusura bakmayın” der gibi hepsini serbest bıraktılar.
NİHAYET KABİR CANAVARLIşI
Her şey yapıldı, sözde her bir tedbir uygulandı, çok mühim bir şey daha vardı onlara göre... Bediüzzaman’ın kabrini gizlice yıkıp, na’şını Urfa’dan alıp, meçhul bir semte götürmek işi kalmıştı. Bunu da yapsalar, artık Türkiye’de sözde inkılablar adına büyük bir iş, bir başarı gerçekleştireceklerdi. Ondan sonra artık din namına hiç kimse bir şey diyemiyecek ve bir şey konuşamıyacaktı.
Milli Birlikçiler gizli gizli bu meseleyi de müzakereye aldı. Türkeş efendi de bunların içinde idi. Planlar düşünüldü, Urfa’dan belli bazı bedbaht insanlar tarafından da şikâyetler yazdırttırıldı. İhbarlar ettirildi.. ve nihayet planladıkları projenin tatbik safhasına gelinmişti. Plan şu idi: Konya’daki Bediüzzaman’ın kardeşi Abdülmecid’in ağzıyla bir dilekçe yazdırılacak, ona imza ettirilecek ve bu dilekçe Türkiye siyasetinde hükmetmekte olan Milli Birlikçilere verilecek.. Bunlar da bu dilekçenin gereğini yerine getireceklerdi.
Yükleniyor...