artık hiç bir şey kurtaramıyacaktı. Kendisine yazık olduğu gibi, memlekete de çok yazık oldu.
(190) Hayır Menderes hicabından ve kompleksinden dolayı değil. belki evham ve korkusundan ve CHP’nin şerrinden çekinmesinden ötürü, lazım gelen merdane dostluğu gösteremedi. Amma kalben Bediüzzaman’a karşı samimi idi. A.B.
Güzel bir Mayıs sabahı, Ezan-ı Muhammedînin karanlıkları yırttığı ve insanları aydınlığa, felaha ve salaha davet ettiği bir zamanda, Türkiye radyolarında bir felaket haberi veriliyordu:
Mevcud nizam yıkılmıştır...
Radyodaki ses: “Nato’ya bağlıyız” diyordu. İşte bu sesle beraber, memleketimizde terör ve karanlık günler de başlamış, “Milli Birlik” denen komite, memleketteki birliği ve beraberliği kökünden yıkmış, yok etmişti. Sanki “Alay olsun diye...” kendisine, kendi hüviyetinin tam zıddı bir isim takmıştı.
Zira kendisi ne “Milli” idi, ne de “Birlik” istiyordu. Bununla beraber kendisine “Milli Birlik Komitesi” dedirtiyordu...”
Mukaddeme bitti. şimdi az üstte ana başlıklar altında sıraladığımız mevzu ve mes’elelere giriyoruz:
ÜSTÂD’IN KABRİNE VAHşİCE TECAVİZ
Biz bu elim ve çok zalimane olan hadiseyi, sadece sebebler ve insan zulmü noktasından değerlendireceğiz. Yoksa kader-i ilâhi, netice ve hikmetler itibarıyla değildir.
Evet, 27 Mayıs ihtilal softaları, çoğu CHP altı okçu zihniyetli, yani Türkiye’nin siyasetini dinsizliğe alet etmek ve o maske altında dinsizce bir hayat yaşamak istiyen bazı şahıslarla, diğerleri olan şamanist, kafatasçı ve Turancı ırkçıların komitesi hempalarından müteşekkildi. Bu her iki tarafta da İslâm dinine, Kur’âna ve dolayısıyla Risale-i Nura ve hizmetine düşmanlık perdesiyle DP’ye ve Menderes’e müthiş düşmandı. Bundan dolayı, ınönü’nün işaret ettiği istikamette yaptıkları ihtilali çok intikamkâr ve hunhar bir hınçla gerçekleştirdiler. CHP’li ve millet partisi ve diğer partilerden tek bir milletvekiline ve adamlarına hiç dokunmadan, en büyük düşman şeklinde hedef aldıkları bila-istisna bütün DP milletvekillerini ve DP’ye tarafdar bazı kumandan ve Valileri de apar-topar toplayarak, hepsini katil ve mücrim imişler gibi, Yassıada vahşet zindanlarına doldurdular. Bu meseleye burada saded harici olarak bilmünasebe temas edildi, yerinde tamamlanacaktır.
27 Mayıs ihtilalinin hemen akabinde, Türkiye’nin her tarafında bulunan Risale-i Nur talebeleri denilen masum ve suçsuz insanlara da taarruz ettiler. Bunların bir çoğunu alıp, askeri garnizonlar içindeki karanlık, havasız zindanlara tıktılar. Zulüm ve işkenceler yaptılar. Fakat sonunda ister istemez askeri mahkeme ve hakimlerinin önüne çıkarttılar. Bu hâkimler ise, yüzde doksanı kendi vicdanlarına ve mevcud kanunların müeyyidelerine göre hareket
(190) Hayır Menderes hicabından ve kompleksinden dolayı değil. belki evham ve korkusundan ve CHP’nin şerrinden çekinmesinden ötürü, lazım gelen merdane dostluğu gösteremedi. Amma kalben Bediüzzaman’a karşı samimi idi. A.B.
Güzel bir Mayıs sabahı, Ezan-ı Muhammedînin karanlıkları yırttığı ve insanları aydınlığa, felaha ve salaha davet ettiği bir zamanda, Türkiye radyolarında bir felaket haberi veriliyordu:
Mevcud nizam yıkılmıştır...
Radyodaki ses: “Nato’ya bağlıyız” diyordu. İşte bu sesle beraber, memleketimizde terör ve karanlık günler de başlamış, “Milli Birlik” denen komite, memleketteki birliği ve beraberliği kökünden yıkmış, yok etmişti. Sanki “Alay olsun diye...” kendisine, kendi hüviyetinin tam zıddı bir isim takmıştı.
Zira kendisi ne “Milli” idi, ne de “Birlik” istiyordu. Bununla beraber kendisine “Milli Birlik Komitesi” dedirtiyordu...”
Mukaddeme bitti. şimdi az üstte ana başlıklar altında sıraladığımız mevzu ve mes’elelere giriyoruz:
ÜSTÂD’IN KABRİNE VAHşİCE TECAVİZ
Biz bu elim ve çok zalimane olan hadiseyi, sadece sebebler ve insan zulmü noktasından değerlendireceğiz. Yoksa kader-i ilâhi, netice ve hikmetler itibarıyla değildir.
Evet, 27 Mayıs ihtilal softaları, çoğu CHP altı okçu zihniyetli, yani Türkiye’nin siyasetini dinsizliğe alet etmek ve o maske altında dinsizce bir hayat yaşamak istiyen bazı şahıslarla, diğerleri olan şamanist, kafatasçı ve Turancı ırkçıların komitesi hempalarından müteşekkildi. Bu her iki tarafta da İslâm dinine, Kur’âna ve dolayısıyla Risale-i Nura ve hizmetine düşmanlık perdesiyle DP’ye ve Menderes’e müthiş düşmandı. Bundan dolayı, ınönü’nün işaret ettiği istikamette yaptıkları ihtilali çok intikamkâr ve hunhar bir hınçla gerçekleştirdiler. CHP’li ve millet partisi ve diğer partilerden tek bir milletvekiline ve adamlarına hiç dokunmadan, en büyük düşman şeklinde hedef aldıkları bila-istisna bütün DP milletvekillerini ve DP’ye tarafdar bazı kumandan ve Valileri de apar-topar toplayarak, hepsini katil ve mücrim imişler gibi, Yassıada vahşet zindanlarına doldurdular. Bu meseleye burada saded harici olarak bilmünasebe temas edildi, yerinde tamamlanacaktır.
27 Mayıs ihtilalinin hemen akabinde, Türkiye’nin her tarafında bulunan Risale-i Nur talebeleri denilen masum ve suçsuz insanlara da taarruz ettiler. Bunların bir çoğunu alıp, askeri garnizonlar içindeki karanlık, havasız zindanlara tıktılar. Zulüm ve işkenceler yaptılar. Fakat sonunda ister istemez askeri mahkeme ve hakimlerinin önüne çıkarttılar. Bu hâkimler ise, yüzde doksanı kendi vicdanlarına ve mevcud kanunların müeyyidelerine göre hareket
Yükleniyor...