Buna mukabil Menderes ne vaptı?.. Açık bir dostluk göstermekten korktuğu gibi, adeta Bediüzzaman’ın manevî müzaharetinden kompleks ve adeta hicap(190) duydu.
Menderes’in bu hislerini bilmiyor mu idi Nursi Hazretleri?.. Elbette biliyordu. Bu hallere gücenmiyor mu idi? Hayır!.. Zira, gönül gözü açık olan Velilerin, küçük ve bücür ihtilalciler gibi indî, hissî ve dar görüşleri yoktur.
Büyük veliler, hakikatı ve geleceği apaçık görürler. Menderes ve onunla beraber yıkılacak olan nizamdan sonra, memleketin ne hale geleceğini görüyorlar ve biliyorlardı. Bunun için vatan düşüncesi ve vatan sevgisi ile dört elle Menderes’e sarılıyor ve onu manen yalnız bırakmıyorlardı.
Fakat nihayet, Said-i Nursi Hazretleri de bir kuldu. Durmadan bir biri arkasından gelen şer kuvvetlere karşı kurtarmak istediği adam, Menderes de kurtulmak istemiyor, intihara doğru gidiyordu. Bütün bunlara karşı zaif, nahif ve mübarek vücudu uzun zaman maddeten mukavemet edemedi ve göçtü gitti.
İşte Said-i Nursi’nin göçtüğü gün, Adnan Menderes ve bütün nizamı ve rejimi de beraber yıkıldı. Bunu, kalb gözü açık olmıyanlar göremez, duyamaz ve bilemezler. Amma ne çareki hakikat budur...
Nitekim Said-i Nursi’nin vefatından sonra, yapa yalnız kalmış olan Adnan Menderes de dayanamadı o da yıkıldı gitti.
Ekseri kimseler, bu ölümle bu iktidarın yıkılışı arasında bir münasebet göremiyecekler, bulamıyacaklardır. Fakat manevî ve gizli kuvvet ve münasebetlerin, sûrî ve batinî iktidarların beraber yürüdüğünü görmek, her ne kadar kuvvetli olursa olsun sûrî bir sultanın, manevî bir sultanın himayesine muhtaç olduğuna inanmamak veya inkâr etmek olmaz. Bir devlet adamı ile, bir velînin hiç dünyevî münasebeti olmasa, hatta yüz-yüze gelmemiş olsalar, hatta hatta başka asırlarda dahi yaşamış olsalar bile, aralarında bir rabıta kurmak mümkin olabilir.
Fakat bir iktidar, bir devlet adamı, hatta kuvvetli şefkatli bir padişah bile, bir lokma, bir hırkaya kanaat getiren bir Veli’nin himmetine muhtaçtır.
Eğer bir devlet başkanı, bir Velînin himayesi altında ise; hep hayır işler. Yok değilse, şer işler.
Adnan Menderes’in de Velisi Said-i Nursi idi. Onun himayesi altında idi. Fakat Menderes zavallısı bu himayeden kaçıyordu.
Ama artık Adnan Menderes için tali’ ters dönmüşe benziyordu. Adnan Menderes’i, çirkin ve çirkin olduğu kadar da layık olmadığı korkunç akibetinden
Menderes’in bu hislerini bilmiyor mu idi Nursi Hazretleri?.. Elbette biliyordu. Bu hallere gücenmiyor mu idi? Hayır!.. Zira, gönül gözü açık olan Velilerin, küçük ve bücür ihtilalciler gibi indî, hissî ve dar görüşleri yoktur.
Büyük veliler, hakikatı ve geleceği apaçık görürler. Menderes ve onunla beraber yıkılacak olan nizamdan sonra, memleketin ne hale geleceğini görüyorlar ve biliyorlardı. Bunun için vatan düşüncesi ve vatan sevgisi ile dört elle Menderes’e sarılıyor ve onu manen yalnız bırakmıyorlardı.
Fakat nihayet, Said-i Nursi Hazretleri de bir kuldu. Durmadan bir biri arkasından gelen şer kuvvetlere karşı kurtarmak istediği adam, Menderes de kurtulmak istemiyor, intihara doğru gidiyordu. Bütün bunlara karşı zaif, nahif ve mübarek vücudu uzun zaman maddeten mukavemet edemedi ve göçtü gitti.
İşte Said-i Nursi’nin göçtüğü gün, Adnan Menderes ve bütün nizamı ve rejimi de beraber yıkıldı. Bunu, kalb gözü açık olmıyanlar göremez, duyamaz ve bilemezler. Amma ne çareki hakikat budur...
Nitekim Said-i Nursi’nin vefatından sonra, yapa yalnız kalmış olan Adnan Menderes de dayanamadı o da yıkıldı gitti.
Ekseri kimseler, bu ölümle bu iktidarın yıkılışı arasında bir münasebet göremiyecekler, bulamıyacaklardır. Fakat manevî ve gizli kuvvet ve münasebetlerin, sûrî ve batinî iktidarların beraber yürüdüğünü görmek, her ne kadar kuvvetli olursa olsun sûrî bir sultanın, manevî bir sultanın himayesine muhtaç olduğuna inanmamak veya inkâr etmek olmaz. Bir devlet adamı ile, bir velînin hiç dünyevî münasebeti olmasa, hatta yüz-yüze gelmemiş olsalar, hatta hatta başka asırlarda dahi yaşamış olsalar bile, aralarında bir rabıta kurmak mümkin olabilir.
Fakat bir iktidar, bir devlet adamı, hatta kuvvetli şefkatli bir padişah bile, bir lokma, bir hırkaya kanaat getiren bir Veli’nin himmetine muhtaçtır.
Eğer bir devlet başkanı, bir Velînin himayesi altında ise; hep hayır işler. Yok değilse, şer işler.
Adnan Menderes’in de Velisi Said-i Nursi idi. Onun himayesi altında idi. Fakat Menderes zavallısı bu himayeden kaçıyordu.
Ama artık Adnan Menderes için tali’ ters dönmüşe benziyordu. Adnan Menderes’i, çirkin ve çirkin olduğu kadar da layık olmadığı korkunç akibetinden
Yükleniyor...