DERGÂH’DA DEFN
Üstâd Hazretlerini Dergâhda defnetme fikrini ilk önce Urfa’lı Mehmet Hatipoğlu ortaya attı. Bu fikir herkes tarafından tasvib edildi. Üstâd’ın gelen talebeleri ve yanındaki hizmetkârları da münasib gördüler. Merhum Mehmet Hatipoğlu türbe işini bizzat kendi üzerine aldı ve meşgul oldu. Dergâhdaki türbeyi vefat gününden itibaren hazırlamaya başlamıştı. Bütün masrafları da kendisi yapıyordu. Bilâhare Adana’dan hususî mermer taşları ve mermerci ustayı yine o getirmişti, o yaptırmıştı. Allah rahmet eylesin âmin.
Türbenin evveliyatı ve hikâyesi
Hazret-i Üstâd’ın urfa’da defnedildiği Dergâh Camii içindeki köşe ve üstü çift kubbeli türbe ve mezar şeklindeki yerle birlikte, Dergâh camii avlusu ve etrafındaki eyvanlar, Ehlullah olan Urfalı Hacı Müslim Hafız Efendi tarafından yaptırılmıştı. Bu zat 1950 senesinde Demokratların kapısını serbest açtıkları Haccın, o sene Müslim Hafız Efendi de Hac farizasını eda etmişti. Ka’be etrafındaki eyvanların şeklini ve minarelerinin durumunu görmüş, Urfa Dergâh camiinin şeklini de, ona benzer küçük bir tarzını yapmayı düşünmüş ve Hac dönüşünde hemen bu teşebbüse geçmiş ve 1951’de de inşasına başlamıştı. Müslim Hafız Efendinin bu teşebbüsünde faaliyet gösteren Urfa’lı Rafı’ Hafız Efendi de vardı. 1953’de bu inşaat tamamlanmıştı.
Bu zat, yani Müslim Hafız Efendi, Üstâd Bediüzzaman Hazretleri’nin bilâhare defnedileceği köşeyi garip bir tarzda planlamış, yaptırmıştı. İstünde çift kubbe altını köşeli, eğri büğrü yaptırmıştı. Bir kapısı câmî avlusundan açılıyor, birisi de arkadaki o zaman mezarlık olan boş kısma açılıyordu. Bu köşedeki küçük kubbenin altındaki eğri büğrü bölümlerin duvarlarındaki taşlara da, Peygamber Efendimizin 201 esma-i mübarekeleri nakşedilmişti.
Yani bu mevki’e, Hazret-i Üstâd defnedilmeden önce, bir odadır, bir hücredir desek, değildi. Camiin bir eyvanıdır desek, o da değildi. Ne için yapılmıştı, neye yaradığını kimse bilmiyordu.
Ancak bu inşaatın içinde bulunmuş olan Rafi Hafız Efendi diyor ki: “Orayı biz Müslim Hafız ile beraber planlarken, Peygamberimizin sakal-ı şerif emâ netini oraya aldırmayı ve orada muhafaza etmeyi düşünmüştük. Fakat eskiden beri onun yeri ve makamı Dergâhdaki ıbrahim Aleyhisselâmın mağarasının girişinde, sol tarafta kalan hücre idi. Bu yüzden Müslim Hafız Efendi sakal-ı şerifi yeni yere aldırmaya halkın tepkisinden çekindi ve aldırmadı. Dolayısıyla o köşe ve o çift kubbelerin altındaki bölüm boş kaldı.”
Üstâd Hazretlerini Dergâhda defnetme fikrini ilk önce Urfa’lı Mehmet Hatipoğlu ortaya attı. Bu fikir herkes tarafından tasvib edildi. Üstâd’ın gelen talebeleri ve yanındaki hizmetkârları da münasib gördüler. Merhum Mehmet Hatipoğlu türbe işini bizzat kendi üzerine aldı ve meşgul oldu. Dergâhdaki türbeyi vefat gününden itibaren hazırlamaya başlamıştı. Bütün masrafları da kendisi yapıyordu. Bilâhare Adana’dan hususî mermer taşları ve mermerci ustayı yine o getirmişti, o yaptırmıştı. Allah rahmet eylesin âmin.
Türbenin evveliyatı ve hikâyesi
Hazret-i Üstâd’ın urfa’da defnedildiği Dergâh Camii içindeki köşe ve üstü çift kubbeli türbe ve mezar şeklindeki yerle birlikte, Dergâh camii avlusu ve etrafındaki eyvanlar, Ehlullah olan Urfalı Hacı Müslim Hafız Efendi tarafından yaptırılmıştı. Bu zat 1950 senesinde Demokratların kapısını serbest açtıkları Haccın, o sene Müslim Hafız Efendi de Hac farizasını eda etmişti. Ka’be etrafındaki eyvanların şeklini ve minarelerinin durumunu görmüş, Urfa Dergâh camiinin şeklini de, ona benzer küçük bir tarzını yapmayı düşünmüş ve Hac dönüşünde hemen bu teşebbüse geçmiş ve 1951’de de inşasına başlamıştı. Müslim Hafız Efendinin bu teşebbüsünde faaliyet gösteren Urfa’lı Rafı’ Hafız Efendi de vardı. 1953’de bu inşaat tamamlanmıştı.
Bu zat, yani Müslim Hafız Efendi, Üstâd Bediüzzaman Hazretleri’nin bilâhare defnedileceği köşeyi garip bir tarzda planlamış, yaptırmıştı. İstünde çift kubbe altını köşeli, eğri büğrü yaptırmıştı. Bir kapısı câmî avlusundan açılıyor, birisi de arkadaki o zaman mezarlık olan boş kısma açılıyordu. Bu köşedeki küçük kubbenin altındaki eğri büğrü bölümlerin duvarlarındaki taşlara da, Peygamber Efendimizin 201 esma-i mübarekeleri nakşedilmişti.
Yani bu mevki’e, Hazret-i Üstâd defnedilmeden önce, bir odadır, bir hücredir desek, değildi. Camiin bir eyvanıdır desek, o da değildi. Ne için yapılmıştı, neye yaradığını kimse bilmiyordu.
Ancak bu inşaatın içinde bulunmuş olan Rafi Hafız Efendi diyor ki: “Orayı biz Müslim Hafız ile beraber planlarken, Peygamberimizin sakal-ı şerif emâ netini oraya aldırmayı ve orada muhafaza etmeyi düşünmüştük. Fakat eskiden beri onun yeri ve makamı Dergâhdaki ıbrahim Aleyhisselâmın mağarasının girişinde, sol tarafta kalan hücre idi. Bu yüzden Müslim Hafız Efendi sakal-ı şerifi yeni yere aldırmaya halkın tepkisinden çekindi ve aldırmadı. Dolayısıyla o köşe ve o çift kubbelerin altındaki bölüm boş kaldı.”
Yükleniyor...