Araba hazırlandı

Biz arabanın lazım gelen bakımını acele acele yaptık, bitirdik. Araba hazırlandı. Üstâdımız da hazırlanmış bekliyordu. 20 Mart 1960 pazar günü sabah saat tam dokuz... Üstâd’ımızı arabanın arkasına yatak koyarak yatırdık. Ben ve Zübeyr ağabey de şoför mahallinde oturduk. Hüsnü kardeşimiz de direksiyonda...

Araba hareket etmeden önce, ev sahibemiz Fitnat Hanım arabanın yanına geldi. Üstâd’ımız ona: “Hemşirem Allah’a ısmarladık, bana dua edin. Çok rahatsızım.” demişti. Fıtnat Hanım da ağladı. Sonra Tahiri ağabeye demiş ki: “Vallahi bu sefer ben Üstâd’dan şüphelendim. O yerini aramaya gidiyor!”

Üstâd’ın kapısında bekliyen polisler

Biz hareket etmeden önce Tahiri ağabeyle anlaşmıştık: “Biz ayrıldığımızda polislere kat’iyen kapı açma, hemen yat!” demiştik. Çünki Tahiri ağabey bizimle gelmiyordu. Evde kalacaktı.

Son zamanlarda çok evhamlanan hükûmet, Üstâd’ın kapısında çift polis nöbetçi diktirmişlerdi.. Üstâd’ın bir daha İstanbul ve Ankara’ya gitmesini istemiyorlardı. Polisler daima Üstâd’ın kapısının karşısında sandalye atıp nöbet bekliyorlardı.

Yağmur yağıyordu

Arabamız Urfa’ya doğru hareket edeceği sırada çok güzel bir yağmur yağıyordu. Nöbetçi polisler tam o sırada ıslanmamak için gitmişlerdi. Böylece Üstâd’ın arabası kimse görmeden çıkıp Konya yoluna girmiş oldu. Polisler biraz sonra gelmişler, Üstâd’ın arabasını garajda görmeyince şaşırmışlar. Zile basmışlar, Tahiri Ağabey kapıyı açmamış. Bu defa polisler ev sahibesi Fıtnat Hanıma koşmuşlar: “Teyze, Hoca Efendi ne zaman gitti? Nereye gitti? Biliyor musunuz?” diye sormuşlar.

Fıtnat Hanım Polislere: “Ben bekçi miyim, ne bileyim. Siz bekliyorsunuz ya... Siz bilmiyorsunuz da, ben mi bileceğim” diye onları azarlamış.

Ve Urfa’ya doğru

Hazret-i Bediüzzaman Said-i Nursi, Urfa’ya doğru rıhlet seferine, vuslat seferine, lika seferine gidedursun.. Biz onun, neden o sekerat hali içinde iken, Urfa’ya gittiğinin ve ne için Urfa’yı seçtiğinin maddi manevi sebeblerini araştıracağnz.

Yükleniyor...