Üstâd’ı hem vakit namazından, hem de cumaya gitmekten men’ etmişti.”(165)

1953’te Isparta’ya gittiklerinde, her hafta cuma günleri Ulucamiye namaz kılmaya Üstâd’ımızla beraber giderdik. Hatta benim üzerimde Kore elbisesi vardı, bir sene kadar giymiştim. Emniyet müdürü “Bunun müddeti geçti“ derdi.

(165) Hazret-i Üstâd’ın 1944-1948 arası Emirdağ’ında kaymakamın emriyle camiden men edilişi hadisesi hakkındaki geniş malumat, bu kitabın ilgili bölümündedir. A.

Üstâd’ımız ise çıkarttırmazdı. Eskiyinceye kadar çıkarttırmadı. Üstâd beni camiye öylece asker elbisesiyle götürürdü. Ulu cami’ -Üstâd’ın oraya cumaya gelmesiyle- çok kalabalık olmaya başlamıştı. Emniyet Müdürü Ceylan Ağabeyle beni çağırmıştı: “Hoca Efendiden rica ediyorum, çok kalabalık oluyor, biz burada telâş ediyoruz” dedi. Biz de aynen Üstâd’ımıza arzettik. Üstâd: “Ben zaten Hanefi mezhebini takliden cuma namazını kılıyorum. Çünki bizim şafiî mezhebinde imamın arkasında kırk kişi fatiha okuması gerekir” dedi.

Barla’da da ekser vakitlerde hem vakit namazına, hem cumaya iştirak ediyordu.”(166)

İkincisi: İstanbul’da Risale-i Nur hizmetinde emeği sebkat etmiş Rize’li M.Emin Birinci der ki:

“1952’de Üstâd’ı İstanbul’da ilk ziyaretimden kaç gün sonra idi bilmiyorum, bir gün dediler ki: “Yarınki cuma namazını Üstâd Fatih camiinde kılacak.”Namaz vakti camiye gittim. Tanıdığım bir kaç arkadaş da orada idiler. Osman Köroğlu ismindeki bir arkadaş, hemen orada bulduğu seyyar bir fotoğrafçıya tenbihliyerek; Üstâd Hazretleri cami’den çıkarken fotoğrafını çekmesini söylemişti.

Hazret-i Üstâd, Ezan okunurken camiye geldi. Namazı müezzinin mahfelinde kıldı. Namazdan sonra, Nur talebeleriyle birlikte dışarı çıktılar. Bizim beş metre kadar önümüzde gidiyordu. Tam Fâtih türbesine girilen kapının önüne gelince. Kabristana yarım dönük vaziyette ellerini açıp fatiha veya dua okumaya başladığı zaman, fotoğrafçı bir kaç resim çekti. Hazret-i Üstâd da ses çıkarmadı...”(167)

Yine Mehmet Emin Birinci’den rivayet:

“Birgün Üstâd Hazretleri’nin, Akşehir Palas otelinin karşısındaki küçük cami’de namazını kılacağını Abdülmuhsin Alev’den duydum, oraya gittim. Üstâd yine müezzin mahfelinde namaz kılıyordu. Namaza duracağı sırada çoraplarını çıkarttı. Dikkat ettim, her selâmdan sonra dişlerini misvaklıyordu. Namaz tesbihatından sonra, herkes ellerini duaya açmıştı. Üstâd Hazretleri tesbihatı yetiştiremediği için bir elini duaya açmış, öbür eliyle tesbihatını çekiyordu...”(168)


Yükleniyor...