Ayrıca kendi eserlerine temas ederek: “Risale-i Nurlar miri malıdır. Herkes ondan istifade edebilir” dedi.”(156)
Emekli pilot astsubay Burdur’lu Ali Demirel demiş:
“1957’de Üstâd’ı Eskişehir’de ziyaret ettim. Yanımızda Hafız Abdullah Toprak vardı. Ona Üstâd: “Kardeşim Hafız Abdullah, ben tek başıma kaldım. Eğer benim gibi altı-yedi kişi daha olsaydı, bu memleket bu hale gelmezdi.” dedi.”(157)
Mehmet Fırıncı anlatmış:
“Bir gün milliyetçi gençlerden eczacı Said Mutlu 1953’de Üstâd’ın Çarşamba’daki evinde onu ziyaret etmiş, herhalde bu genç bazı uygunsuz sualler sormuş olacak ki; Üstâd hiddetliydi... Sonra bana hitap ederek:
“Kardeşim Muhammed, sen hakem ol! Ben diyorum ki: Risale-i Nur’un neşri ve medrese tarzı hizmetlerinin devam ve inkişafi lâzım.. Bunlar ise başka şeyler, başka hizmetler düşüncesinde...”
Ben mes’elenin ve Üstâd’ın hiddetinin sebebini anlıyarak: “Üstâd’ım, bizim vazifemiz Risale-i Nur’un neşri ve medreselerin devamıdır” deyince Üstâd yüksek bir sesle: “Tamam!..” dedi.
Meğer Said Mutlu, bizim Risale-i Nur talebelerinin hizmet tarzını pasif telâkki etmiş ve orada bazı konuşmalar cereyan etmişti...”(158)
(155) Aynı eser, s: 54.
(156) Aynı eser, s: 179
(157) Son şahitler-3, s: 217.
(158) Aynı eser, s:235.
Mersin’li emekli astsubay Ahmet Özyazar nakletmiş:
“Eskişehir’li Hafız Abdullah Toprak’ın evini polisler aramışlar, bir şey bulamadan gitmişler. Yine gelir arayabilirler diye Hafız Abdullah bazı Risaleleri yakıvermiş.. Sonra geldi, durumu Üstâd’a söyledi. Üstâd onu teselli etti. Fakat böyle bir ders de yaptı: “Kur’ân hakkı için söyle kardeşim, sana deseler: “Saidi terket, sana istediğini vereceğim.. terketmezsen, sana en ağır işkenceleri yapacağız. Hangisini yaparsın?” dedi.
Ben “Risale-i Nuru tercih ederim efendim” dedim. Bunun üzerine Hazret-i Üstâd iki dizi üzerine gelerek:
“Ben de bunlar için ahiretimi terkederim” dedi..(159)
Nevşehir’li emekli astsubay Hasan Okur anlatmış:
Üstâd’ı 1959’da Isparta da, mühendis Kemal Oral’la birlikte ziyaret etmiştik. Sungur Ağabey beni Üstâd’a takdim ederek: “Efendim, bu kardeşimiz ve arkadaşları Nevşehir’de dershane-i Nuriye açmışlar” der demez, Hazret-i Üstâd tebessüm ederek çok sevindi ve “Ben bir hiçim” diyerek bütün nazarları Risale-i Nur’a ve hizmetine çevirmeye çalışmıştı.
Emekli pilot astsubay Burdur’lu Ali Demirel demiş:
“1957’de Üstâd’ı Eskişehir’de ziyaret ettim. Yanımızda Hafız Abdullah Toprak vardı. Ona Üstâd: “Kardeşim Hafız Abdullah, ben tek başıma kaldım. Eğer benim gibi altı-yedi kişi daha olsaydı, bu memleket bu hale gelmezdi.” dedi.”(157)
Mehmet Fırıncı anlatmış:
“Bir gün milliyetçi gençlerden eczacı Said Mutlu 1953’de Üstâd’ın Çarşamba’daki evinde onu ziyaret etmiş, herhalde bu genç bazı uygunsuz sualler sormuş olacak ki; Üstâd hiddetliydi... Sonra bana hitap ederek:
“Kardeşim Muhammed, sen hakem ol! Ben diyorum ki: Risale-i Nur’un neşri ve medrese tarzı hizmetlerinin devam ve inkişafi lâzım.. Bunlar ise başka şeyler, başka hizmetler düşüncesinde...”
Ben mes’elenin ve Üstâd’ın hiddetinin sebebini anlıyarak: “Üstâd’ım, bizim vazifemiz Risale-i Nur’un neşri ve medreselerin devamıdır” deyince Üstâd yüksek bir sesle: “Tamam!..” dedi.
Meğer Said Mutlu, bizim Risale-i Nur talebelerinin hizmet tarzını pasif telâkki etmiş ve orada bazı konuşmalar cereyan etmişti...”(158)
(155) Aynı eser, s: 54.
(156) Aynı eser, s: 179
(157) Son şahitler-3, s: 217.
(158) Aynı eser, s:235.
Mersin’li emekli astsubay Ahmet Özyazar nakletmiş:
“Eskişehir’li Hafız Abdullah Toprak’ın evini polisler aramışlar, bir şey bulamadan gitmişler. Yine gelir arayabilirler diye Hafız Abdullah bazı Risaleleri yakıvermiş.. Sonra geldi, durumu Üstâd’a söyledi. Üstâd onu teselli etti. Fakat böyle bir ders de yaptı: “Kur’ân hakkı için söyle kardeşim, sana deseler: “Saidi terket, sana istediğini vereceğim.. terketmezsen, sana en ağır işkenceleri yapacağız. Hangisini yaparsın?” dedi.
Ben “Risale-i Nuru tercih ederim efendim” dedim. Bunun üzerine Hazret-i Üstâd iki dizi üzerine gelerek:
“Ben de bunlar için ahiretimi terkederim” dedi..(159)
Nevşehir’li emekli astsubay Hasan Okur anlatmış:
Üstâd’ı 1959’da Isparta da, mühendis Kemal Oral’la birlikte ziyaret etmiştik. Sungur Ağabey beni Üstâd’a takdim ederek: “Efendim, bu kardeşimiz ve arkadaşları Nevşehir’de dershane-i Nuriye açmışlar” der demez, Hazret-i Üstâd tebessüm ederek çok sevindi ve “Ben bir hiçim” diyerek bütün nazarları Risale-i Nur’a ve hizmetine çevirmeye çalışmıştı.
Yükleniyor...