Neden duruyor? Niçin bir İslâmî harekete karışmıyor?..” Bunları sor, dedi. Ayrıca o zaman Mısır’da olan, şimdi Emirdağ Belediye reisi Hacı Ali Kılınçalp da Üstâd’a selâm ve hürmetlerini söyledi.
Üstâd’la Görüşüyoruz
İstanbul’a geldiğimizde, Bediüzzaman da Fatih Çarşamba da, ahşap bir evde kalıyordu. Ziyaretimizde divan üzerinde, arkasında hafif eğik bir yastığa yaslanmış, yatıyordu.
(149) Aynı eser, s: 376.
(150) Avnı eser, s: 417.
(151) Son şahitler-1, s: 415.
Mustafa Sabri Efendi’nin selâmını söyleyince, kalktı, doğru oturdu. Aleykümüsselâm diye selâmı aldı. “Kelâmı nedir?” dedi. Ben, Mustafa Sabri’nin selâmını henüz söylemeden “Bizim Hacı Ali ne yapıyor?” diye sormuştu. Ben de onun da selâm ettiğini söyledim.
Mustafa Sabri Efendi, “ne kadar talebenizin olduğunu soruyor” efendim dedim.
Üstâd “Türkiye’de Risale-i Nur okuyan beşyüzbin şakirdim var” dedi. Sabri Efendi, bu kadar talebesiyle neden İslamî bir cihada başlamıyor? diyor, dedim.
Üstâd: “şimdi sen Mustafa Sabri Efendi’ye selâm söyle: Bizim davamız imandır. Cihad imandan sonra gelir. şimdi imânâ hizmet etmek zamanıdır. Bizim vazifemiz imandır...” diyerek iman hizmeti üzerinde uzunca durdu ve izahlarda bulundu.
Müsaade isteyerek ayrıldım. Sonraları da yine Mısır’a döndüm. Üstâd’ın söylediklerini Mustafa Sabri’ye naklettim. Dikkatle dinledi ve şu cevabı verdi:
“şeyh Said Efendi gerçekten haklıdır. Evet söyledikleri doğrudur. O, davasında muvaffak oldu. Biz hata ettik. O memleketten hiç bir yere ayrılmadı, sebat etti...” diye Bediüzzaman’ı tasvib etti.”(153)
Hayreddin Karaman demiş ki: (Hayreddin Karaman İslâmî sahada, bilhassa İslâm Hukuku vâdisinde bir çok eserler bırakan muhterem değerli bir hocamızdır)
“1950’lerde, Bizim Çorum’dan İstanbul’a ticaret vesilesiyle gidip gelen aile dostumuz bir manifaturacı vardı. Bu zat her döndüğünde, İstanbul’daki ulemadan bahsederdi. Bir defasında, İstanbul vaizlerinden Urfa’lı Mahmud Kâmil efendinin Bediüzzaman için: “O yeryüzünde bir tanedir.” dediğini bize anlatmıştı.”(154)
Üstâd’la Görüşüyoruz
İstanbul’a geldiğimizde, Bediüzzaman da Fatih Çarşamba da, ahşap bir evde kalıyordu. Ziyaretimizde divan üzerinde, arkasında hafif eğik bir yastığa yaslanmış, yatıyordu.
(149) Aynı eser, s: 376.
(150) Avnı eser, s: 417.
(151) Son şahitler-1, s: 415.
Mustafa Sabri Efendi’nin selâmını söyleyince, kalktı, doğru oturdu. Aleykümüsselâm diye selâmı aldı. “Kelâmı nedir?” dedi. Ben, Mustafa Sabri’nin selâmını henüz söylemeden “Bizim Hacı Ali ne yapıyor?” diye sormuştu. Ben de onun da selâm ettiğini söyledim.
Mustafa Sabri Efendi, “ne kadar talebenizin olduğunu soruyor” efendim dedim.
Üstâd “Türkiye’de Risale-i Nur okuyan beşyüzbin şakirdim var” dedi. Sabri Efendi, bu kadar talebesiyle neden İslamî bir cihada başlamıyor? diyor, dedim.
Üstâd: “şimdi sen Mustafa Sabri Efendi’ye selâm söyle: Bizim davamız imandır. Cihad imandan sonra gelir. şimdi imânâ hizmet etmek zamanıdır. Bizim vazifemiz imandır...” diyerek iman hizmeti üzerinde uzunca durdu ve izahlarda bulundu.
Müsaade isteyerek ayrıldım. Sonraları da yine Mısır’a döndüm. Üstâd’ın söylediklerini Mustafa Sabri’ye naklettim. Dikkatle dinledi ve şu cevabı verdi:
“şeyh Said Efendi gerçekten haklıdır. Evet söyledikleri doğrudur. O, davasında muvaffak oldu. Biz hata ettik. O memleketten hiç bir yere ayrılmadı, sebat etti...” diye Bediüzzaman’ı tasvib etti.”(153)
Hayreddin Karaman demiş ki: (Hayreddin Karaman İslâmî sahada, bilhassa İslâm Hukuku vâdisinde bir çok eserler bırakan muhterem değerli bir hocamızdır)
“1950’lerde, Bizim Çorum’dan İstanbul’a ticaret vesilesiyle gidip gelen aile dostumuz bir manifaturacı vardı. Bu zat her döndüğünde, İstanbul’daki ulemadan bahsederdi. Bir defasında, İstanbul vaizlerinden Urfa’lı Mahmud Kâmil efendinin Bediüzzaman için: “O yeryüzünde bir tanedir.” dediğini bize anlatmıştı.”(154)
Yükleniyor...