Abdullah Yeğin Ağabey anlattı:
“Üstâdımız bir gün fedakârlıktan bahsederken şöyle demişti:
“Benim şimdiki talebelerim; Ruslarla harb ederken benimle beraber şarkta kendini ateşe atan fedailerden daha da fedakârdırlar. Çünki bütün ömrü feda etmek kolay değildir. Bir an için insan kendini ateşe atabilir ve şehid olabilir. Amma devamlı surette sadakatla fedakârlık ise, öyle kolay değildir. Onun için benim bu zamandaki talebelerim, eski Said’in talebelerinden daha da fedakârdırlar. Ne vakit bu sır şarkta inkişaf etse, benim hemşehrilerim dine büyük hizmet ederler...”(148)
Abdullah Ağabey’in bu rivayetinin aynı mealini ben de (Abdülkadir Badıllı) Üstâdımızdan duymuştum. Sadece şu fark vardır, Bana: “Eski talebelerim ruhlarını feda ediyorlardı. şimdiki talebelerim ise hayatlarını feda ediyorlar. Amma eğer Risale-i Nurla bu iman sırrı şarkta inkişaf ederse, fıtrî cesaret seciyesini taşıyan o milletin ordusuna hiç bir ordu karşı koyamaz. Hatta Rus’u da alırlar” demişti.
(145) Aynı eser, s: 214.
(146) Aynı eser, s: 319.
(147) Son şahitler-1, s: 357.
(148) Son şahitler-1, s: 357.
Bayram Yüksel Ağabey anlattı:
“Matbaalarda yeni harflerle umumî neşriyat başlamıştı. Aynı zamanda Kur’ân hattı ile Isparta’da teksir de devam ediyordu. Üstâdımız Nur talebelerinin her yerde dershaneler açmalarını teşvik ediyordu. Isparta’nın köylerinde dershaneler açmaya başladılar. Üstâdımızı da davet ediyorlardı. Dershane açması için onbeş-yirmi anahtarı bizlere teslim etmişlerdi...”(149)
Yine Bayram ağabey anlattı:
“Risale-i Nur matbaalarda neşir olunmaya başladığında, Üstâdımız adeta sevincinden yerinde duramıyordu. Bir faaliyet, bir gayret, bir cevvaliyet içine girmişti. Öyle haller oldu ki, dünyayı teyeran etmek istiyordu. Sevincinden Isparta’nın her tarafını, eski Nur menzillerini dolaşıp geliyordu...”(150)
Yine Bayram Ağabey anlattı:
“Birgün Hasan Basri Çantay’ı ziyaretimizde bize: “Kardeşim, sizleri tebrik ediyorum. Bizler Üstâd’ın sayesinde müellif olduk. Korkumuzdan ne eser yazabiliyorduk ve ne de kimseye bir şey anlatabiliyorduk. Üstâd Hazretleri Risale-i Nuru te’lif etmeye başladı. Türkiye’de bu sayede okuma çığırını da açtı...”(151)
Muhterem Ali Özek Hoca demiş: (Bu zat, İstanbul eski Yüksek İslâm Enstitüsü müdürlüğü yapmış. Mısır-Ezher mezunu muhterem bir hocadır)
“Üstâdımız bir gün fedakârlıktan bahsederken şöyle demişti:
“Benim şimdiki talebelerim; Ruslarla harb ederken benimle beraber şarkta kendini ateşe atan fedailerden daha da fedakârdırlar. Çünki bütün ömrü feda etmek kolay değildir. Bir an için insan kendini ateşe atabilir ve şehid olabilir. Amma devamlı surette sadakatla fedakârlık ise, öyle kolay değildir. Onun için benim bu zamandaki talebelerim, eski Said’in talebelerinden daha da fedakârdırlar. Ne vakit bu sır şarkta inkişaf etse, benim hemşehrilerim dine büyük hizmet ederler...”(148)
Abdullah Ağabey’in bu rivayetinin aynı mealini ben de (Abdülkadir Badıllı) Üstâdımızdan duymuştum. Sadece şu fark vardır, Bana: “Eski talebelerim ruhlarını feda ediyorlardı. şimdiki talebelerim ise hayatlarını feda ediyorlar. Amma eğer Risale-i Nurla bu iman sırrı şarkta inkişaf ederse, fıtrî cesaret seciyesini taşıyan o milletin ordusuna hiç bir ordu karşı koyamaz. Hatta Rus’u da alırlar” demişti.
(145) Aynı eser, s: 214.
(146) Aynı eser, s: 319.
(147) Son şahitler-1, s: 357.
(148) Son şahitler-1, s: 357.
Bayram Yüksel Ağabey anlattı:
“Matbaalarda yeni harflerle umumî neşriyat başlamıştı. Aynı zamanda Kur’ân hattı ile Isparta’da teksir de devam ediyordu. Üstâdımız Nur talebelerinin her yerde dershaneler açmalarını teşvik ediyordu. Isparta’nın köylerinde dershaneler açmaya başladılar. Üstâdımızı da davet ediyorlardı. Dershane açması için onbeş-yirmi anahtarı bizlere teslim etmişlerdi...”(149)
Yine Bayram ağabey anlattı:
“Risale-i Nur matbaalarda neşir olunmaya başladığında, Üstâdımız adeta sevincinden yerinde duramıyordu. Bir faaliyet, bir gayret, bir cevvaliyet içine girmişti. Öyle haller oldu ki, dünyayı teyeran etmek istiyordu. Sevincinden Isparta’nın her tarafını, eski Nur menzillerini dolaşıp geliyordu...”(150)
Yine Bayram Ağabey anlattı:
“Birgün Hasan Basri Çantay’ı ziyaretimizde bize: “Kardeşim, sizleri tebrik ediyorum. Bizler Üstâd’ın sayesinde müellif olduk. Korkumuzdan ne eser yazabiliyorduk ve ne de kimseye bir şey anlatabiliyorduk. Üstâd Hazretleri Risale-i Nuru te’lif etmeye başladı. Türkiye’de bu sayede okuma çığırını da açtı...”(151)
Muhterem Ali Özek Hoca demiş: (Bu zat, İstanbul eski Yüksek İslâm Enstitüsü müdürlüğü yapmış. Mısır-Ezher mezunu muhterem bir hocadır)
Yükleniyor...