İki veya üç ay sonra idi, birden Amerika kurs emrim geldi. Erzurum’dan trene binip giderken, beni uğurlayan biri milliyetçi, diğeri tarikatçı iki arkadaş vardı. Milliyetçi olan ısmail Can bana: “Amerika’ya ne götüreceksin?” dedi. Ben de Risale-i Nurları götüreceğim dedim. Bu arkadaş bu hareketimi tasvib etmedi. Öbür tarikatçı olanı dedi ki: “Bu, emri verene aittir. Bizi ilgilendirmez.” Halbuki ben bu şahsa Bediüzzaman’ı ziyaret ettiğimden, onun söylediği sözlerden bahsetmemiştim.

(145) Aynı eser, s: 214.

(146) Aynı eser, s: 319.

Ankara’ya geldim, Risale-i Nurdan kısmen eski harf, kısmen yeni harf ile bir bavul dolusu eserler temin ettim. Sair eşyamı da bir valize doldurdum ve Esenboğa Hava meydanından pervaneli bir uçakla Amerika’ya gideceğiz.

Aranmıyan tek bavul

Çıkış kontrolları başladı. İlk önce yüksek subayların eşyaları kontrol edildi.Tâm yüz kişi idik. Sıra bana gelmişti. Risale-i Nur dolu olan bavulumu -kontrol etmeden- bir memur aldığı gibi döner merdivene attı. Böylece yüz kişinin bavulları içinde aranmıyan tek bavul, Risale-i Nur yüklü bavul oldu. Halbuki benim valizim ise, didik didik aranmıştı.

Amerika’ya gittik. Oranın gümrükleri bizimkinden çok daha sıkıydı. Yine aramalar başladı.. ve yine bizim Risale-i Nurla dolu bavula sıra gelince, adamcağız bir “okey” çekti ve yine açılmıyan tek bavul bu bavul oldu.

Amerikan gümrükçüleri herkesin eşyasını çok dikkatle aradıkları gibi, bu arada benim eşya valizimi de aramışlardı. Böylece Amerika’ya dahil olduk. Hiç bir engelle karşılaşmadan...

Yerlerimize inince, Risale-i Nurları verecek adresi aramaya başladım. Vaşhinton’daki The ıslamic Center’e mektup yazdım. Bediüzzaman hakkında bilgi verdim. Mektubumun cevabı geldi. Nurları istiyorlardı. Fakat Türk personeli bizim yanımızdaki Risale-i Nurdan haberleri yoktu. Amerikan toprağında da yine Türklerden gizli olarak ve gizlice bir mezarlıktan geçtik. Yanımıza Nurları aldık. Otobüse bindik şehre indik. Nurları taahhütlü olarak postaladık. Daha sonra bu eserlerin alındığına dair mektup geldi. Teşekkür ediyorlardı..”

Muhterem Hekimoğlu’nun bu hatırasının devamında Amerika’da iken görmüş olduğu bir mühim rüya ve rü’yadan sonraki işler de vardır. Biz bu hatıraları bir kaç kere kendisinden dinlemişiz. Necmeddin Şahiner de kısmen kaydetmiştir.

Yükleniyor...