Bana dedi ki: “Eyüb kardaşım, ben sana bir iki defter emanet vereceğ’im. Sen bunları muhafaza edeceksin. Sende kalacak, ne zaman ki sana bir adam gönderdim, o zaman bu emanetleri gelen adama teslim edeceksin”. İşte bendeki emanetleri diyerek bana iki küçük defter verdi.

Selahaddin Hoca diyor: Bu talebe o emanet defterleri o adamdan alarak Diyarbekir’deki Molla Sıddık Hocanın ağabeysi Molla Habib’in dükkânına gelmiş. Orada hocası ve hemşehrisi Silvanlı Molla Ali de oturuyormuş. Kendisi o defterlerdeki Üstâd’ın yazısını okuyamadığı ve anlamadığı için, defterleri Molla Ali’ye vermiş ve hocam, siz bunları anlarsınız, bunlar sizin olsun demiş. Bu defterler halen Molla Ali’de mevcutturlar. Defterlerin ikisi de Hazret-i Üstâd tarafından yazılmış Risalelerdendir. Bunlardan birisi birinci şua Risalesidir. ıkincisi de galiba Beşinci şua’dır. şu anda Molla Ali Siirt vilâyetinin Kozluk kazasının Zilan köyünde imamlık yapmaktadır.”

BAşKA MEVZULAR:

Eskişehirli Abdülvahid Tabakçı anlattı:

“Üstâd Eskişehir’de bizim evde kalıyordu. Bir gün Üstâd: “Bu gece Isparta’da evliyaullahın toplantısı var. Bana ihtar edildi, evinin iki senelik kirasını vermem lâzım” dedi.

Ben de bir ara samimiyetten firsat bularak: “Üstâd’ım, herhalde benim malım ve param kirlidir ki; Risale-i Nur hizmetine lâyık görülmüyor. Ashab-ı kiram mallarıyla; canlarıyla cihad etmiş.. Demek benim malım kirli ki; kabul görmüyor.”

Bunun üzerine Üstâd ayağa kalktı ve gözlerimden öptü, “Fakat yine de iki aylığını vermem lâzım.” diyerek bir reşat altunu verdi...”(135)

Eskişehir’li Abdülvahid Tabakçı’nın bir başka hatırası:

“Kafkasya’lı ve Tatar olduğumuzu söylediğimizde Bediüzzaman Hazretleri bize çok iltifat etti ve şöyle demişti:

“Ben Tatarları beş vakit namazda duama dahil etmişim. Bir zamanlar esarette iken, Kosturma’da iki ihtiyar Tatar kadını, bir küçük pencereden benim yiyeceğimi getirip bana yardım ediyorlardı. Belki de onlar benim kurtulmama ve Risale-i Nur eserlerini yazmama vesile olmuşlardır. Bütün Tatar kabilelerini beş vakit duama dahil etmişim. 1948’de bana zehir veren Afyon Savcısı da Tatar’dı. Abdülvahid, sen nerdeyse onu ara bul, mektup yaz. Cehennemin azaplarını çekeceğimi bilsem, ondan hak talep etmiyeceğim. Hakkımı helâl ettim.” diye ifade buyurmuşlardı”(136)

Yükleniyor...