Abdullah Yeğin Ağabeyin bu anlattıklarını Bayram Ağabey, Zübeyr ve Hüsnü Bayramoğlu ağabeyler de aynen naklediyorlar. Bu hadiseler kısmen vefat sırasında da kaydedilecektir.
Yine Abdullah Yeğin Ağabey anlatıyor: (18 Mart 1985 Pazartesi günü Urfa’da bir derste anlatmıştı)
(117) Son şahitler-1, s: 144.
(118) Aynı eser, s: 291.
(119) Aynı eser, s: 344.
(120) Son şahitler-1, s: 367.
“Üstâd’ımız bir gün buyurmuşlardı ki: “Nasıl ki bir zamanlar İstanbul şehri âlem-i İslâma merkez olmuştu. Öyle de inşaallah bir zaman gelir, Ankara şehri de onun gibi İslâm âlemine bir merkez olacak...”
Eski DP Muş Milletvekili Gıyaseddin Emre demiş ki:
“Üstâd Hazretlerinin aynen şöyle buyurduğunu duydum: “Risale-i Nur talebelerinin hizmetleri bitmiyecektir. Mutlaka Türkiye’de din-i mübine hizmet edecek bir idare iş başına gelinceye kadar... Nur talebeleri bunda muvaffak olacaklardır.”(121)
Konya’lı Öğretmen Mustafa Özsoy demiş ki:
“Konya’nın Çamurlu-Eğret köyünde Öğretmenlik yapmakta iken, bazı hadiseler oldu. Bir hafta sonra Üstâd’ı ziyarete gittim. Ben kapıdan girer girmez, somyasının üzerinde doğruldu ve alnımdan öptü. “Kahraman kardeşim, Konya’da Risale-i Nur’a ilişen var mı?” diye sordu. Üstâdım! dedim ve biraz durakladım. Bunun üzerine Üstâd: “Evet, biliyorum kardeşim. Seni tebrik ediyorum. Hiç korkmayın, küfrün beli kırıldı. İnşaallah bundan sonra İslâmiyet parlıyacak. Komünizm ve dinsizlik artık yıkıldı” dedi...”(122)
Avukat Bekir Berk anlatmış:
“Hazret-i Üstâd, İstanbul’a Ankara’dan yaptığı seyahatinde Piyerloti otelinde tutulan bir dairede derslerine oturmuştuk. Bu derslerden birinde çok uzun bir konuşma yaptılar ve bir ara şimşek gibi ayağa fırlıyarak “Küfrün bel kemiğini kırdım. Risale-i Nur’un neşrini önliyemiyeceklerdir” buyurdular.(123)
Emekli pilot Astsubay, Burdurlu Ali Demirel diyor ki:
“Üstâd Hazretleri 1960 yılı başında İstanbul’a geldiğinde, o günü sesi çok çıkıyordu. Yatağının üstünden ayağa kalkarak bize Otuzbir Mart hadisesindeki Divan-ı Harb-i Örfi mahkeme safahatından anlattı ve şöyle buyurdu: “Kardeşlerim! bir emir verirsem, yüz şeyh Said gibi Türkiye’yi karıştırırım. Amma bin şeyh Said kadar kuvvetimiz de olsa, biz yine müsbet hareket edeceğiz. Asayişi muhafaza edeceğiz... ”(124)
Yine Abdullah Yeğin Ağabey anlatıyor: (18 Mart 1985 Pazartesi günü Urfa’da bir derste anlatmıştı)
(117) Son şahitler-1, s: 144.
(118) Aynı eser, s: 291.
(119) Aynı eser, s: 344.
(120) Son şahitler-1, s: 367.
“Üstâd’ımız bir gün buyurmuşlardı ki: “Nasıl ki bir zamanlar İstanbul şehri âlem-i İslâma merkez olmuştu. Öyle de inşaallah bir zaman gelir, Ankara şehri de onun gibi İslâm âlemine bir merkez olacak...”
Eski DP Muş Milletvekili Gıyaseddin Emre demiş ki:
“Üstâd Hazretlerinin aynen şöyle buyurduğunu duydum: “Risale-i Nur talebelerinin hizmetleri bitmiyecektir. Mutlaka Türkiye’de din-i mübine hizmet edecek bir idare iş başına gelinceye kadar... Nur talebeleri bunda muvaffak olacaklardır.”(121)
Konya’lı Öğretmen Mustafa Özsoy demiş ki:
“Konya’nın Çamurlu-Eğret köyünde Öğretmenlik yapmakta iken, bazı hadiseler oldu. Bir hafta sonra Üstâd’ı ziyarete gittim. Ben kapıdan girer girmez, somyasının üzerinde doğruldu ve alnımdan öptü. “Kahraman kardeşim, Konya’da Risale-i Nur’a ilişen var mı?” diye sordu. Üstâdım! dedim ve biraz durakladım. Bunun üzerine Üstâd: “Evet, biliyorum kardeşim. Seni tebrik ediyorum. Hiç korkmayın, küfrün beli kırıldı. İnşaallah bundan sonra İslâmiyet parlıyacak. Komünizm ve dinsizlik artık yıkıldı” dedi...”(122)
Avukat Bekir Berk anlatmış:
“Hazret-i Üstâd, İstanbul’a Ankara’dan yaptığı seyahatinde Piyerloti otelinde tutulan bir dairede derslerine oturmuştuk. Bu derslerden birinde çok uzun bir konuşma yaptılar ve bir ara şimşek gibi ayağa fırlıyarak “Küfrün bel kemiğini kırdım. Risale-i Nur’un neşrini önliyemiyeceklerdir” buyurdular.(123)
Emekli pilot Astsubay, Burdurlu Ali Demirel diyor ki:
“Üstâd Hazretleri 1960 yılı başında İstanbul’a geldiğinde, o günü sesi çok çıkıyordu. Yatağının üstünden ayağa kalkarak bize Otuzbir Mart hadisesindeki Divan-ı Harb-i Örfi mahkeme safahatından anlattı ve şöyle buyurdu: “Kardeşlerim! bir emir verirsem, yüz şeyh Said gibi Türkiye’yi karıştırırım. Amma bin şeyh Said kadar kuvvetimiz de olsa, biz yine müsbet hareket edeceğiz. Asayişi muhafaza edeceğiz... ”(124)
Yükleniyor...