olduğunda, bir ufak zarurî izahı kaydetmeğe mecbur oldum. Yoksa, merhum olmuş ve iyilikleri hatalarına ğalip gelmiş bir zatın hususî ve şahsî davranışlarını şimdi kalkıp muhakeme veya tenkid etmeye asla meraklı değiliz.

İşte şimdi hz. Üstâdın kerametli bir ferasetinin; ve merhum Necip Fazılın Üstâd Bediüzzaman’ın manevî şahsiyet ve makamına karşı zımnî bir tarzda küçültücü halet ve telakkisinin şahidi olarak, iki mühim zatın şehadet ve haberlerini naklediyoruz.

Birinci şahit: Emirdağlı emekli yarbay Avnî Toktordur, demişki: ”1952 de Necip Fazılın Kadıköy’deki evinde buluşup, Sirkecideki Akşehir Palas otelinde kalmakta olan Bediüzzamanı ziyaret etmek üzere, Kadıköyden vapurla karşıya geçiyorduk. Yolda Necip Fazıl: ”Bediüzzamanı sadece bir âlim olduğunu, velî olmadığını ve fakat buna rağmen kendisini beğenmiş biri olduğunu ve sr.” aleyhinde konuşmaları oldu.

Biz Sirkeciye geldik. Otelin dördüncü katına çıktık. Üstâd hz.leri bizi ayakta karşıladı. Necip Fazıl Üstâ’da selam verdi. O henüz selamını bitirmeden, Üstâd kendi şark şivesiyle ”Necip Fazıl Bey Kardaşım, ben kendimi kendime beğendirmemişim” ifadesiyle karşılaştık. Üstâd’ın bu ifadesi bende bir ürperti yaptı. Çünki, Necip Fazılın biraz evel gemide konuştuklarına bir cevab idi bu...”(S. şahitler-4, sh. 192)

İkinci şahit: Kilisli, hukukçu Rahmi Yananlı (Büyük Doğu mecmuası idare işlerinde çalıştı)derki:

“Ben, 1952 lerde İstanbulda hem tahsilimi yapıyor, hem Necip Fazılla beraber Büyük Doğuda çalışıyorduk.O sıralarda Üstâd hz.lerini Akşehir palas otelinde ziyaret etmiştim. Ziyaretine giderken onun büyük bir zat olduğunu bilerek gidiyorduk...Sonra Necip Fazılın bizim Üstâda gittiğimizi işitince başladı Üstâd aleyhinde konuşmaya.Bende Said-i Nursî’nin evliya olduğunu söyledim. O, “Biz ne evliyalar gördük.” Vesair sözler söyledi. Sonrada Necip Fazılla beraber Üstâdı ziyaret ettik. Ziyaretten sonra vapurla Necip Fazılın evine giderken de, o hep yine Bediüzzaman’ın aleyhinde konuşuyordu. Bazende takdir eder gibi sözler söylüyordu. (S. şahitler-5, sh. 133)

İşte bu iki şahidin ifadelerinde görüldüğü üzere merhum Necip Fazıl giriftar olmuş olduğu yanlış, ve hakikatsız ve hissiyatkar haletini atamıyordu. Onun şu zımnî adavetkârane haletinin tesiriyle olmuş olacak ki; o sıralarda, Risale-i Nur dan bazı parçalarnı, basit piyasanın günlük gazete lisanına çevirerek neşretti. Onun bu fiili, Risale-i Nur’u küçültmek, nursuzlaştırmak teşebüsü idi. Sonra hz.Üstâd talebeleri vasıtasıyla onu durdurdu. Her ne ise... Bunların belgeleri yanımızda mahfuzdur.

Yükleniyor...