Üstâd’ın 1945 te yazdığı vasiyetten sonra, yazdığı 2. vasiyetnamesi

Bayram Yüksel Ağabeyin anlattığına göre, 1954 lerden sonra Hazret-i Üstâd birinci vasiyetnamesini Yalvaç yolu üzerinde bir dere kenarında, sögüt ağacının altında yazdırdı ve ayrıca bize şunları demişti:

“Evlâdlarım, bu vasiyetimi bir ihtara binaen yazdırıyorum. Ben size vasiyet ediyorum ve bunu da kaleme alın: Nasıl Gavs-ı A’zam Cenab-ı Allah’tan biraz ömür istemiş, Cenab-ı Hak da uzatmış.. Ben de Nurlar matbaalarda basılıncaya kadar Cenab-ı Allah’tan ömür istedim(88) ve hadsiz şükür olsun bunları da gördüm...”(89)

Bayram Ağabeyin bu ifadesine göre, birinci vasiyetname tahminen 1958’lerde yazılmıştır. Bayram Ağabeyin bahsini ettiği ve 1954’den sonra birinci vasiyetname olarak nitelediği vasiyetnamenin mahiyeti, daha çok kabrinin durumu ile ilgilidir.

Ancak Emirdağ-2 lahikası kitabında kaydedilen birinci vasiyetnamenin 1956 yılında yazıldığı anlaşılmaktadır. Onun mevzuu da Risale-i Nur’un sermayesi ve Nurun neşri hakkındadır. Aynen şöyledir:

“Üstâdımızın vasiyetnamesi

Hem benim şahsımın, hem Risale-i Nur’un şahs-ı manevîsinin sermâyesini, kendilerini Risale-i Nur’un hizmetine vakfedenlerin tayinlerine vermek, hususan nafakasını çıkaramıyanlara vermek lâzımdır.

şimdiye kadar bir kaç senedir ta’yinatları verilen Nur talebeleri haslara malûm olmuş.. Ben de yanımda şimdi bulunan kardeşlerimi kendime vâris; ve benim vazifemi yapmaya çalışmak lâzım... Tesanüdü de muhafaza etsinler.

Evet bu vasiyetnameyi tasdik ediyorum. SAİD-İ NURSİ”(90)

İKİNCİ VASİYETNAMESİ:

Bu da Bayram Ağabeyin bahsini ettiği vasiyetnamenin iki üç şekilde kaleme alınmış, kabri hakkındaki vasiyetnamesidir. Bunu Hazret-i Üstâd’ın vefat faslında kaydedeceğimizden buraya dercetmedik. İstiyenler Emirdağ-2 sahife: 169, 172 ve 173. sahifelere bakabilirler.

(88) Bayram Ağabeyin bu rivayetini tasdik eden Üstâd’ın 1950 yılı içinde kaleme almış, olduğ’u bir mektubundan şu sözleridir: “... Gerçi hâs kardeşlerim her birisi mükemmel bir Said’ hükmünde Nura sahiptirler. Fakat ihlâstan sonra en büyük kuvvetimiz tesanüdde bulunduğundan ve meşreblerin ihtilâfı ile-hapiste olduğu gibi- bir derece tesanüd kuvveti sarsılmasıyla, hizmet-i Nuriyeye büyük bir zarar gelmesi ihtimaline binaen; Bu biçare ihtiyar, hasta hayatım; Ta Lem’alar, Sözler mecmuası da çıkıncaya kadar... O hayatımı muhafazaya bir mecburiyet hissediyorum” (Emirdağ-2, s: 12-15)

(89) Son şahitler-1, s: 420.

(90) Emirdağ-2, s: 169.

Yükleniyor...