“Elde Kur’ân gibi bir mucize-i bâki varken, başka bürhan aramak aklıma zaid görünür.

Elde Furkan gibi bir bürhan-ı hakikat varken, münkirleri ilzam için gönlüme sıklet mi gelir?”

Kur’ân-ı Hakîm ve Ehadis-i Nebeviyeden müteşabihat ve kinaiyat kısmının âtiyen zikredeceğimiz mânây-i hakikîlerinin beyanından başka Risale-i Nur’un imân-ı Billâha dair çok mühim bir risalesi olan Âyet-el-Kübrâ Risalesinin başında, binler ehl-i inkârın mesail-i imaniyede bir tek ehl-i iman kadar sözlerinin makbul olmadığını; ve bir meselede bir tek ehl-i ihtisasın sözünün, o meslekte mütehassıs olmıyan yüzler âlimin sözüne müreccah olduğunu; ve iki ehl-i isbatın, binler nâfilerden daha ziyade sözlerinin mûteber olduğunu isbat ederek diyor ki:

1- “Umumî meselelerde isbata karşı nefyin kıymeti yok ve kuvveti pek azdır. Meselâ: Ramazan-ı şerifin başında hilali görmek hususunda iki âmî şahid isbat etseler ve binler eşref ve âlimler görmedik deyip nefyetseler, nefiyleri kıymetsiz ve kuvvetsizdir. Aynen onun gibi hakikat noktasında îmânâ karşı gelen kâfirlerin ve münkirlerin kesretinin ve zahiren çokluğunun kıymeti yoktur”

2- “Bir fennin veya bir san’atın medar-ı münakaşa olmuş bir meselesinde, o fennin ve o san’atın haricindeki adamlar ne kadar büyük ve âlim ve san’atkâr da olsalar, sözleri o meselede geçmez ve hükümleri hüccet olmaz ve o fennin icma-ı ulemasına dahil sayılmaz.

Meselâ: Büyük bir mühendis, bir hastalığın keşfinde ve tedavisinde: bir küçük tabib kadar hükmü geçmez.. Ve bilhassa maddiyatta çok tevağğül eden ve gittikçe mâneviyattan uzaklaşan ve aklı gözüne inen en büyük bir feylesofun münkirane sözü, mâneviyatta nazara alınmaz ve kıymetsizdir.”

Hem buna dair Risale-i Nur’dan Hikmet-ül-ıstiaze Risalesinde şöyle denilmiştir:

“Bir vesvese-i şeytaniyedir ki: Bir hakikat-ı îmaniyeye dair yüzer delâil-i isbatiyenin hükmünü, nefyine delâlet eden bir emare ile kırmak ister. Halbuki, kaide-i mukarreredir ki: Bir isbat edici, çok nefyedicilere tereccuh ediyor. Bir davada müsbit bir şahidin hükmü, yüzer nâfilere râcih olur. Bu hakikata bu temsil ile bak: Bir saray, yüzer kapalı kapıları var. Bir tek kapı açılmasıyla o saraya girilebilir, öteki kapılar da açılır. Eğer bütün kapıları açık olsa, bir iki tanesi kapansa, saraya girilemiyeceği söylenemez. İşte hakaik-i îmaniye o saraydır. Herbir delil, bir anahtardır. ısbat ediyor, bir kapıyı açıyor. Bir tek kapı açılırsa, sair kapıların anahtarları

Yükleniyor...