Üstâd’ın vefatından sonra da,16 Nisan 960 günü emekli general ve amirallerden mürekkep on dört kişilik bir gurup, yine aynı gayeler için ınönü’yü İstanbul’daki evinde ziyaret etmişlerdi.

Evet, Hazret-i Üstâd’ın 12 Ocak 960 tarihinden sonra hükûmet ve DP’den kopması ve belki de manen yüz çevirmesiyle; DP’nin ipi ve maneviyatı çözülmeye başlamış oluyordu. Menderes ne yaptı ise, hangi ta’vizi verdiyse, intikam ve hırs pençesini açmış ınönü’yü razı ettiremedi.. Ve akibet, gerek sivil teşkilâtların gizli çalışmalarıyla, gerekse ordudaki CHP mensubu ve bunlarla beraber milliyetçi ırkçılar grubu DP aleyhinde anlaşmaya vardılar ve birlikte ma’hut ihtilâli gerçekleştirdiler.

Hazret-i Üstâd’ın en son Isparta-Emirdağ arasındaki seyahatleri ile Urfa’ya yaptığı vefat seyahatini ilerde birlikte ele alacağımızdan burada böylece seyahatler faslını kapatıyoruz.

MÜTEFERRİK HADİSELERİN DEVAMI

Müteferrik hadiseleri ve durumlarını içine alan 1950-1960 arası on senelik zaman zarfında cereyan etmiş her bir hadisenin cüz’iyatlarını kaydedebilmek için bu kitabın bir çok yerinde yaptığımız gibi- yine hep tarih itibarıyla baştan alıp sona götürmek mecburiyetindeyiz.

MÜTEFERRİK HADİSELER-2

Mahkemelere,savcılara ve zabıtaya karşı Üstâdın hüsn-ü telâkkisi

1943-1944’de Denizli mahkemesi savcılarının, onun ve Nurların aleyhindeki ısrarlı ve inatlı davranışları; ve 1948-1956 arasında cereyan eden bir kaç mahkemesinin, bilhassa sekizbuçuk sene devam eden Afyon Mahkemesi safahatında müdde-i umumilerin pek inatlı ve hatta düşmanca davranışlarıyla birlikte; Üstâd Hazretleri hayatının son yıllarında mahkemeler ve savcılara, bilhassa zabıtaya karşı son derece hüsn-ü te’vil içinde şefkatkârane af ve müsamaha ile karşılaması.. Hatta kader ve hikmet-i ilâhiye noktasında onların sert, haşin ve zalimane davranışlarını bir nevi lüzumlu ve mütabık görmesi, hakikaten acib bir kemalin, çok yüce bir âlî-cenablığın hadd-i kusvasında tezahürü ile ekmel bir haletin en bariz tercümanıdır.

Zabıtaya karşı da Üstâd’ın daima dostane ve takdirkârane bakması ve lütuflu muamelelerde bulunması da, aynı haletin tezahürlerindendir. Zabıtayı her zaman maddî asayiş bekçileri olarak kabul etmiş, onların zaman zaman zulümlü ilişmelerini de adeta ma’kul karşılayarak affetmiştir. Zabıta dahi çoğu zaman, -Aklı başında olanlar- Isparta’da, Ankara’da ve Eskişehir’de olduğu gibi; Üstâd’a, Nur talebelerine ve Risale-i Nura karşı şiddetli emir ve baskılara rağmen dostça davranmış olmaları ve Nur talebelerinin


Yükleniyor...