şAHİTLERİN İFADELERİ

Ankara’dan Emirdağ’a gelerek; Üstâd’a, Ankara’da toplanmış talebelerinin davetini tebliğ eden Erzincan’lı Re’fet Kavukçu ile Adıyaman’lı Hacı Dursun Kutlu bu husustaki ifadeleri aynen birbirlerini te’kid ettiği için; Sadece Re’fet Kavukçu’nun ifadesinin meal ve hülâsasını kaydediyoruz. Re’fet Kavukçu diyor ki:

“11 Ocak Pazar sabahı olacaktı. Ankara’da toplanmış bir çok Nur talebeleri Hazret-i Üstâdı Ankara’ya davet etmeye karar aldılar. Bu daveti de bizzat gidip Emirdağ’da Üstâd’a tebliği için dört beş kişiyi seçtiler. Bu seçilenlerin içinde ben, Adıyaman’lı Dursun Kutlu ve iki üç kişi daha vardı. Ankara’dan sabah erkenden yola çıktık. Saat sabah 10 sıralarında Emirdağ’a ulaştık. Yanımızda, Hazret-i Üstâd’ı altı vilâyetten davet eden altı tane mektup da vardı.

Abdestlerimizi aldık. Emirdağ meydanında Üstâd’ımızın evine doğru gidiyorduk. Hazret-i Üstâd bizim geleceğimizi hissetmiş olacak ki; biz henüz uzakta iken. Hüsnü Bayramoğlu Ağabeyi göndererek bizi karşıladı. Hüsnü Ağabey: “Etraftaki heyecanı görüyorsunuz, Hazret-i Üstâd bu sıra kimseyi kabul etmiyor. Mektupları ben götürürüm” dedi. Biz ise, Üstâd ile görüşmek istediğimizi ısrar ettik. Hüsnü Ağabey danışmak üzere gitti. Üstâd’ın kapısını açar açmaz, Üstâd: “Git söyle gelsinler!” demiş.

Gittik, Hamza Emek ağabeyin açtığı dış kapıdan avluya girdik. Üstâd’ın odasına çıktık. Benimle beraber gelen arkadaşlarım bana: “Biz eskiden Üstâdımızla görüşmüşüz, ilk önce sen yanına gir” dediler.

Üstâd’ın huzuruna girdim. Karyolasında cildli bir risaleyi mütalâa ediyordu. Ziyaret ettim. Mektuplar takdim edildi. Okundu, hepsi de Üstâd’ı davet ediyorlardı. Mektupların okunması bittikten sonra, Hazret-i Üstâd:

“Ben çok hastayım. Bana yirmi bir defa zehir verdiler. Fakat ölüm yatağında da olsam, bu davetlere icabet edeceğim” dedi ve baş ucundaki zile bastı. Zûbeyr ağabey geldi. Üstâd: “Acele arabayı hazırlayın!” dedi ve “Kardeşlerim Ankara’da beni bekliyorlar gideceğiz!. “

Biz de Üstâd’ın evinden çıktık, bizi takib eden polisler karakola çağırdılar. Hüviyetlerimizi tesbit ettiler. Nihayet bizi serbest bıraktılar. Emirdağ’lı halktan Üstâd’nı Ankara’ya doğru arabasıyla yola çıktığını öğrendikten sonra, biz de minübüsümüzle onu takib ettik. Arkadan gidiyorduk. Bir ara Üstâd’ımızın emriyle bizim öne geçmemiz için işaret verildi. Az bir müddet önde yürüdükse de, içimiz rahat etmedi. Durduk, Üstâd’ın arabası geçti. İç dört defa bu mübadele oldu.

Yükleniyor...