Daha sonra, bu risale aynı sene içinde, Isparta’da teksir edilmiş, Üstâd ona “Nurun ılk Kapısı” ismini vermiş, ona bir mukaddeme de yazmıştı. Bu mukaddeme içinde, Barla’ya şu öndokuz sene sonraki geliş hadisesinin verdiği mezkûr halet-i ruhiyesinden de kısaca bahsetmişti. Mukaddemede Hazret-i Üstâd şöyle diyordu:

“Gayet acib ve garib ve beni gayet hayrette bırakan bir hadise-i Nuriyeyi beyan edeceğim:

Risale-i Nur’un birinci medresesi ve tarlası olan Barla karyesine yirmibeş senelik bir müfarakattan sonra; Aynen meskat-ı re’sim “Nurs” karyesine karşı olan sıla-i rahimden daha ziyade bir saikle geldim, gördüm ki: Aynen Nurs köyü vaziyetindeki o eski medresem gibi ve Nurs’taki babamın aynı hanesi gibi; ve hakiki meskat-ı re’sim Nurs’a gelmişim gibi, gayet hazin ve lezzetli bir haleti hissettim. Birden ruhuma baktım ki; Eski Said ‘in ve Yeni Said’in tarz-ı hayatını ve tarik-ı hakikattaki tarz-ı hareketlerini: ve Risale-i Nur’un te’lif olunan merkezlerini bilmek için, Risale-i Nur’un te’lifine merkez ve dershane olmuş olan yerleri gezdim. Sonra gayet zevkli ve neşeli bir halet içinde iken, sekiz sene hiç gücendirmeden mükemmel bana hizmet eden Sıddık Süleyman bana bir kitap getirdi..!”(29)


Yükleniyor...