için ben değil dünya hayatımı, belki ahiret hayatımı dahi feda ediyorum” demiş ve demektedir.
(19) Aydınlar Konuşuyor, s: 44.
Risale-i Nur’un hakaik-i imaniye dersleriyle ve bütün mahkemelerde beraeti netice veren müdafaalarındaki Kur’ânî hakikatlarla, hayat-ı içtimaiyenin uhrevî ve dünyevî saadetine rehber olan hakaiki ders veren ve dolayısıyla asayişin muhafazasına ve emniyet-i umumiyenin teminine en büyük vesile Üstâd’ımız olduğu, hayat-ı içtimaiyenin saadetiyle alâkadar hamiyet-perver zatların tasdikiyle Sabittir...
İman hizmetinin manevî, uhrevî faydalarından kat’-ı nazar: dünyevi, millete ait bir faydasını vaktiyle Üstâd’ımız şu suretle ifade etmiştir -ki zaman bunun ne kadar doğru olduğunu göstermiştir- O zaman demiş:
“şimdi bu memleketin, bu vatan ve milletin saadet-i hayatiye ve ebediyesi noktasında iki müthiş cereyan var.
Birisi: şimalden çıkan dehşetli dinsizlik cereyanının bu vatanı manevî istilâsına karşılık, Kur’ânın hakikatları ve imanın nurlarıyla mukabele etmektir. Çünki o dinsizlik cereyanı manevî tahribat nevinden ol duğundan, karşısında bir manevî mukabele olmalıdır. Hakâik-i Kur’âniyenin lem’aatı olan Risale-i Nur, manevî tamirci bir atom bombası olarak bu dalâlet cereyanına mukabele edebilir ve etmiştir.
İkincisi: Bin senedenberi İslâmiyetin kahraman bir ordusu ve bayraktarı olan Türk Milletine Âlem-i İslâm’ın adavetini izale etmek ve Türkler yine eskisi gibi İslâmiyetin kahramanlarıdır kanaatı verdirmektir. Bu suretle dört yüz milyon hakikî kardeşleri bu millete kazandırmakla,saadet-i hayatiyesine en ehemmiyetli bir hizmeti îfa eylemektir ki; Risale-i Nur iman hakikatlarını bu vatanda neşrederek bu azim faydayı fiilen göstermiştir...
...Üstâd’ımız hastadır, hatta cum’aya dahi çıkamamaktadır Ara sıra hava almaya pek ziyade muhtaç oluyor. Bu sebebten pek nadir olarak, kendine mahsus bir odası bulunan ve otuz sene evvel on sene ikamet ettiği Barla köyüne gider, bir müddet kalır gelir Bazen de burada yaz mevsiminde insanların bulunmadığı şehrin haricindeki mahallere giderek, iki üç saat teneffüs eder, gelir. ıhtiyarlığı ve hastalığı dolayısıyla yayan yürüyememekte olduğundan ve halkın hürmetkâr vaziyetiyle rahatsız etmemesi için, bu basit gidip gelmeyi otomobil(*) ile yapar. Bunun haricinde hiçbir köye ve meskûn hiç bir mahalle, hatta otuz senelik dostları bulunan yerlere dahi mezkûr sebeblerle gitmiyor. İşte vaziyet bundan ibarettir. Hakikat-ı hal de budur.
Hizmetinde bulunan
Tahiri, Zübeyr,(20)
(19) Aydınlar Konuşuyor, s: 44.
Risale-i Nur’un hakaik-i imaniye dersleriyle ve bütün mahkemelerde beraeti netice veren müdafaalarındaki Kur’ânî hakikatlarla, hayat-ı içtimaiyenin uhrevî ve dünyevî saadetine rehber olan hakaiki ders veren ve dolayısıyla asayişin muhafazasına ve emniyet-i umumiyenin teminine en büyük vesile Üstâd’ımız olduğu, hayat-ı içtimaiyenin saadetiyle alâkadar hamiyet-perver zatların tasdikiyle Sabittir...
İman hizmetinin manevî, uhrevî faydalarından kat’-ı nazar: dünyevi, millete ait bir faydasını vaktiyle Üstâd’ımız şu suretle ifade etmiştir -ki zaman bunun ne kadar doğru olduğunu göstermiştir- O zaman demiş:
“şimdi bu memleketin, bu vatan ve milletin saadet-i hayatiye ve ebediyesi noktasında iki müthiş cereyan var.
Birisi: şimalden çıkan dehşetli dinsizlik cereyanının bu vatanı manevî istilâsına karşılık, Kur’ânın hakikatları ve imanın nurlarıyla mukabele etmektir. Çünki o dinsizlik cereyanı manevî tahribat nevinden ol duğundan, karşısında bir manevî mukabele olmalıdır. Hakâik-i Kur’âniyenin lem’aatı olan Risale-i Nur, manevî tamirci bir atom bombası olarak bu dalâlet cereyanına mukabele edebilir ve etmiştir.
İkincisi: Bin senedenberi İslâmiyetin kahraman bir ordusu ve bayraktarı olan Türk Milletine Âlem-i İslâm’ın adavetini izale etmek ve Türkler yine eskisi gibi İslâmiyetin kahramanlarıdır kanaatı verdirmektir. Bu suretle dört yüz milyon hakikî kardeşleri bu millete kazandırmakla,saadet-i hayatiyesine en ehemmiyetli bir hizmeti îfa eylemektir ki; Risale-i Nur iman hakikatlarını bu vatanda neşrederek bu azim faydayı fiilen göstermiştir...
...Üstâd’ımız hastadır, hatta cum’aya dahi çıkamamaktadır Ara sıra hava almaya pek ziyade muhtaç oluyor. Bu sebebten pek nadir olarak, kendine mahsus bir odası bulunan ve otuz sene evvel on sene ikamet ettiği Barla köyüne gider, bir müddet kalır gelir Bazen de burada yaz mevsiminde insanların bulunmadığı şehrin haricindeki mahallere giderek, iki üç saat teneffüs eder, gelir. ıhtiyarlığı ve hastalığı dolayısıyla yayan yürüyememekte olduğundan ve halkın hürmetkâr vaziyetiyle rahatsız etmemesi için, bu basit gidip gelmeyi otomobil(*) ile yapar. Bunun haricinde hiçbir köye ve meskûn hiç bir mahalle, hatta otuz senelik dostları bulunan yerlere dahi mezkûr sebeblerle gitmiyor. İşte vaziyet bundan ibarettir. Hakikat-ı hal de budur.
Hizmetinde bulunan
Tahiri, Zübeyr,(20)
Yükleniyor...