Siyasetin bu kâzib muhabirini bir kaç noktadan tekzib edeceğiz:

1- Üstâd’ın yanına yalnız olarak değil, kendisinden başka üç kişi daha

(11) Az ilerde, gazeteci ılhami Soysal’ın 1957’de Hazret-i Üstâd’la görüşmesi hikâyesinde, ınönü ve Avni Doğan’ın nasıl rol oynadıkları meselesini kaydedeceğimiz gibi, bu Yılmaz Çetiner’in de aynı kaynaktan hareket ettirildiği kesindir. A.B.

(12) Gazeteci Emin Yalman’a suikast münasebetiyle yapılan yaygaralar muraddır. A.B.

vardı ki, bunlardan biri Üstâd’ımızın kırkbeş senelik bir dostu olmakla beraber, ikisi de Üstâd’ın tanıdıklarındandı. Bir ikindi vakti taksiyle geldiler. Muhabir, o dostunun yanlarında bulunması, onların teklifsiz olarak Üstâd’ın yanına gelmelerine vesile olmuştur. Hem o muhabire, “yarım saatten fazla görüşemezsin” diye birşey denilmemiştir.

İkinci Yalanı: “Nur talebesi kapıyı açtı, bomboş bir oda içinde idik. Kenarda bir sandık, gaz tenekesi vesaire vardı. Nihayet buradan da başka bir küçük odaya geçtik. Ortada bir odun sobası bütün şiddetiyle yanıyordu. Tavan gayet alçaktı. Sol tarafta bir tel dolap üzerinde bir takım kavanozlar, teneke kutular, kese kâğıdları vardı. Yerdeki kilimin üzerinde üç dört tane minder gelişi güzel bırakılmıştı. Karşı köşede tahta bir kerevitin üzerinde yatakta Bediüzzaman Said-i Nursi yatıyordu. Beni görünce yatağının içinde doğruldu. “Hoş geldin evlâd” dedi.”

şimdi dikkatli muhabirin görüşündeki hataları, -kusura bakmazsa tashih edeceğiz:

Birinci odada gaz tenekesi ve sandık yok. testi ve ibrikler vardır. İkinci odada soba yanıyordu, fakat tavanın yüksekliği üç metreden aşağı değildir.

Tel dolapta kavanozlar yoktur. Çaydanlık ve çay bardağı vardır. Yerde üç dört minder olmayıp, Üstâd’ın üzerinde namaz kıldığı kalınca bir namazlığı vardır.

Üstâd, tahtadan kerevit üzerinde değil, demirden bir karyola üzerinde yatmaktadır.

“Hoş geldin evlâd” diye yalnız kâzib muhabire demiş değil, belki yanındaki arkadaşlarına gösterdiği iltifata o da şerik olmuştur.

Üçüncü Yalanı: “Bediüzzaman’a göre siyaseti dine alet etmek lâzım imiş...”

Evet, Üstâd’ımız dini bütün herşeyin fevkinde görmektedir. Çünki din mukaddestir, hiç bir şeye alet edilmez. Siyaset ise, bilhassa o dönmelerin takib ettikleri siyasetki felâkettir. Çünki yalan ve iftiralar en büyük düsturlarıdır, nerede karşı bir intibah görseler, hep bir ağızdan akla ve hayale gelmedik yalan ve iftiralarıyla zehirlerini din ehline ve ahiretin mübarek yolcularına püskürmekten asla çekinmezler Allah onların şerlerinden bu vatanın mübarek nesillerini muhafaza eylesin amin.

Dördüncü Yalanı: “Dünyanın her tarafında şu’belerimiz var. Risale-i-Nur bütün dillere tercüme ediliyor. Arapça’ya, ıngilizce’ye, Almanca’ya ve Japonca’ya tercüme edildi. Pakistan kültür ateşesi buraya gelerek elimi öptü ve teşekkür etti.”

 /  
2249
Yükleniyor...