İşte bu acib müthiş siyasî, felsefi ve beşerî düstur ve metodlarla hararetli bir hareket içine girmiş olan mezkur gurup, maalesef Nurculuğa, Nur mesleğine, Nur düsturlarına çok büyük ihanetlerle darbeler indirdikleri halde, kendilerine sorduğun zaman “Ne yapıyorsunuz? Yanlış gidiyorsunuz?” onlar “Biz Risale-i Nur’un hizmetini görüyoruz” demektedirler(*)... mukaddeme bitti.
MEVZUYA GİRİYORUZ
İşte biz de bu mevzuu hak namına, Üstâd namına, Nur mesleği adına; Hazret-i Üstâddan -yorumsuz te’vilsiz- geldiği şekilde, kısmen yukarda kaydettiğimiz Üstâd’ın bu mevzulara dair olan sözlerini ve fıtrî cereyan tarzını ve bir de bunun yanında sahih ve safî rivayetlerden alınan gerçek mes’elenin tahlilini yapmaya gayret etmeye çalışmak istedik. Dinlenmiş, dinlenmemiş, kırılmalar olmuş, olmamış, hakikat ilminde, hakkın müdafaasında Üstâd’ın mukaddes mesleği etrafında biriken şaibeleri tenkid ve ta’dil ederken, bize göre bir tesiri olmaması lâzımdır ve olmıyacaktır. Yalnız hak sağolsun, Üstâd’ın ebedî, şaşmaz müstakim mesleği varolsun.
şimdi, mukaddemedeki iddiamızın bazı örneklerini verecek ve meseleyi baştan alarak sırasıyla, ilk önce 1950 seçimleri öncesinde Hazret-i Üstâd’ın nasıl bir hareket ve tavır içinde olduğunu gösterir belgeler takdim edeceğiz.
Evet; DP’nin kahir bir ekseriyetle kazanacağı 14 Mayıs 1950 seçiminden önce ve seçim sırasında Hazret-i Üstâd’ın seçimlerle alâkadar olmadığına, yani karışmadığına ve talebelerini de karışmama yönünde ikaz ettiğine dair bazı vesikaar şunlardır:
( * ) Lâkin Allaha şükür, hadiselerin verdiği ikazlı derslerle, zikirleri geçen Kardeşlerimiz siyaset atmosferinin teşvi edici vaziyetten intibaha geldiler. Eski siyaset varî mubarezekâr hallerden uzaklaşıyorlar.
Birincisi: Merhum Mustafa Ezener’in 1/Nisan/1950’de Hazret-i Üstâd’la görüştükden sonra, aynı sohbette Üstâd’dan aldığı direktifli emirlerini havî şu mektubudur:
“
Yükleniyor...