Hazret-i Üstâd’ın 1940 yıllarında Kastamonu’da iken vaz’ etmiş olduğu esas ve kaidelerin aslî hizmete taalluk eden cihetleri o zamanlarda yazdığı yazılarından şöylece tesbit edilebilir: (Esaslardan ancak bir iki bölüm alacağız.)
“... Risale-i Nur şâkirtleri gibi, hakikat-ı Kur’âniye ile meşgul adamlar, zaruret olmadan lüzumsuz, yalnız hevesli merak için, netice itibarıyla faydası bulunan ve netice daha gelmeden evvel lüzumsuz bakmak ve zalimane tahribatlarını alkışlamak suretiyle, İslâmiyet ve Kur’ân lehine hizmet edeceği o cereyanın harekâtını fikren takib etmekle meşgul olmak münasib olmadığı için, nefis de akıl ve kalbe tabi’ olup merakını bırakmış diye anladım...”(1)
Bu esaslı ve metin ve değişmez kaidenin daha biraz izahlısı da şöyledir:
(1) Osmanlıca Kastamonu-1, s: 304.
“...Amma öteki gâlib cereyan ise, ne vakit Kur’âna ve Risale-i Nura ve bize ve İslâmlara yardım etse; Ve Kur’ânın hakikatına hizmete bilfiil teşebbüs eylese; siz de o vakit Kur’ân ve Risale-i Nur hesabına onun harekâtına merakla bakabilirsiniz. Yoksa şimdiden tarafgirane bakmak ile, tahribatındâki zulümlere hissedar olmak ihtimali var ve hariç Âlem-i İslâmın manevî cereyanlarına muhalif olur...”(2)
İşte Hazret-i Üstâd bu gibi metin düstûr ve kaideler çerçevesinde DP iktidarının müsbet bazı icraatlarına bakmıştır o kadar...
Ne çok partili dönem, ne de tek partili dönem diye bir şey yoktur. Yani bu gibi felsefi ölçüler Hazret-i Üstâd’ın harekâtında mi’yar değildir.
Eğer son senelerde ortaya atılmış iddialar tarzında, gerçekten çok partili dönemde Hazret-i Üstâd siyasete girmiş olsaydı ve talebelerine Nur cemaatı olarak girmelerine izin ve müsaade vermiş olsaydı; 1950-1960 arası yazdığı mektup ve müdafaalarında yine eskisi gibi yüz defa, bin defa demezdi ki: “Siyasete girmedim, talebelerime girmeyiniz dedim vesaire.”
Yükleniyor...