Bu arada çok ehemmiyetli bir husus daha vardır ki; Hazret-i Üstâd 1926-1950 arası dünya hadiseleri üzerinde, münasebet geldiği zaman yaptığı değerlendirmelerini; ilk önce talebelerinin zihin ve fikirlerini lüzumsuz zararlı günlük politik atmosferden çekip çıkarmasını temin ettikten ve safî, nuranî olan Kur’ân hizmeti ve Nur mesleğinin berrak fezasına çıkardıktan sonra yapmıştır. Böylece hadiselerin yağını ve ruhunu ve hakikat olarak bize temas eden zarurî cihetlerini ve Kur’ân ve iman hizmeti ve Âlem-i İslâmın gerçek menfaati noktasından onları süzmüş, zararsız menfaatli yönlerini göstermiştir.
1950’den sonra ise, iktidar partisi içindeki bazı dindar ve ciddî hamiyetkârların meydana çıkmalarıyla ve Demokrat Parti’nin az da olsa kapılarını açmaya muvaffak oldukları bazı müsbet hizmet ve icraatlarının eserleri görünmesiyle, onları tebrik ve teşvik içinde, yol gösterici ikaz ve irşadkâr nasihatları etmiştir. Buna ise, çok partili dönemde siyasete girdi denilemez. Belki hadiselere bir nebze baktı, değerlendirdi.. Ve hükûmet riaaline yol gösterici dersler verdi denilir: Bakmak başkadır, girmek başkadır. Yerden göğe kadar fark var...
Evet, Hazret-i Üstâd siyaset ve politikaların tamamen dışında olarak, Kur’ân’dan aldığı derslerle, koymuş olduğu kaideler çerçevesinde meslek ve tarzını muhafaza içinde; İslâmın ve Kur’ânın menfaatına âlemde bir cereyan,
Yükleniyor...