var. O da Kur’ânın hakikatlarına sarılmaktır. Yoksa koca Çin’i az bir zamanda komünistliğe çeviren müsibet-i beşeriye; siyasî, maddî kuvvetler ile susmaz. Yalnız onu susturan hakikat-ı Kur’âniyedir.

Rehber Risalesindeki “Leyle-i kadir meselesi” şimdi Amerika hem Avrupa’da eseri görünüyor. Onun için şimdiki bu hükûmetimizin hakikî kuvveti, Hakaik-i Kur’âniyeye dayanmak ve hizmet etmektir. Bununla ihtiyat kuvveti olan üç yüz elli milyon uhuvvet-i İslâmiye ile, ittihad-ı İslâm dairesinde kardeşleri kazanır.

Eskiden Hıristiyan devletleri bu ittihad-ı İslâma tarafdar değildiler. Fakat şimdi komünistlik ve anarşilik çıktığı için, hem Amerika, hem Avrupa devletleri Kur’âna ve İttihad-ı İslâma tarafdar olmaya mecburdurlar.

Sadisen: Yanıma Nur talebesi bir meb’us geldi, dedi ki: “Ben adliye bakanlığına gittim. Afyon’da Nurların müsadere kararını söyledim. Adliye vekili Özyörük dedi ki: “Ben Afyon mahkemesine Nurların tamamen verilmesine emir verdim. Hatta bendeki Asa-yı Musa’yı da müellifine iade edeceğim” diye bana söyledi.

Halil Özyörük’ün bu sözü, Demokratlara ve nurlara tarafdarlığını gösteriyor...”(47)

10- SAş-SOL TABİRİ YERİNE

Hazret-i Üstâd, 19.1951’de kaleme almış olduğu bir yazısında pek mühim ve vatan ve memleketin içtimaî ve siyasî ve idarî meselesinde can damarı hükmünde olan bir değerlendirmesini şu şekilde izah ederek talebelerine ve bilvesile hükûmet erkânına göndermişlerdir:

“Saniyen: Yeni ehl-i hükûmet yavaş yavaş anlıyor ki; Hakikî kuvvet Kur’ân’dadır.. ve İslâmiyet uhuvvetiyle ve imanın hakaikiyle tahribatçı düşmanlara karşı dayanabilirler.

Evet, bir tahribçi, yirmi tamirciyi telâşa düşürür. Bazen mağlub edebilir. Koca Çin’i kendine tabî yapan bir kuvveti, buradaki yirmi milyon Müslümânâ karşa adeta mağlub bir vaziyette tecavüzden durduran; maddî kuvvetler, haricî dahilî tedbirler, ittifaklar değil.. Belki yalnız Kur’ân ve imanın hakikatları, onların büyük kuvveti olan maneviyat-ı kalbiyeyi, tahribatlarına karşı sed çekmesi ve manevî yaralarını tedavi etmesidir.. Ve yeni hükûmetin maarif vekili bu hakikatı hissetmiş ki; seleflerine muhalif olarak; en ziyade iman hakikatlarının neşrine ve din derslerine ehemmiyet veriyor. Hatta büyük bir ehemmiyetle şimdi de şark darülfünunu (Tabirlerince Doğu Üniversitesi) için yüzbin lira tahsis edildiğini gazeteler yazmış.


Yükleniyor...