İşte, o makbul, lâzım ve çok menfaatli, caiz ve vacib rüşvet ise: Teavün-ü İslâmın esası ve hediye-i Kur’ânın semavî bir düsturu ve rabıtası ve kudsî kanun-u esasîsi olan
kudsî, esasî kanunlarını düstur-u hareket etmektir.
Üçüncü Nokta: şimdilik te’hir edildi...
Said-i Nursi”(44)
Aynı günlerde ve aynı noktadan, Üstâd’ın aziz şahsiyetine iftiralı saldırılarda bulunan bazı kiralık vicdanlı gazetelere cevab olarak da; yanındaki talebeleri imzasıyla şu aşağıdaki yazıyı kaleme aldırdı.
“1- şimdi bazı dönme gazetelerin yalanlarıyla yaygaraları, hususiyle hasta olan Üstâd’ımız Bediüzzaman hakkında irtica’ lideri demeleri.. ve “Ege vilâyetlerinde propaganda yaparak geziyor ve Kütahya’da taharrî etmişler ve kendine tevkif emri verilmiş” diye hak ve hakikattan pek uzak olan yalan ve iftiralarını okuduk.
Otuzbeş senedenberi -bir iki ay müstesna- hiç gazeteleri okumuyan ve dinlemesini merak etmiyen ve yeni yazının bir harfini dahi bilmiyen Üstâd’ımızın yalnız gazetelerdeki kendine ait kısmını okuduk.
Üstâdımız buyurdular ki:
“Onların irtica’ dedikleri İslâmiyet ve hakikat-ı Kur’âniyedir. Çünki ben ve bütün Nur talebeleri arkadaşlarımız, bu hakikatın hizmetine fedakârâne çalışıyoruz. Bu hakikat-ı Kur’âniyenin hâricinde ve o hakikata mukabele ve muaraza ise, bir nevi irtidattır. Mürted olmaktır.
Dönme ve yaygaracı gazetelerden birisi, makalesinde Üstâdımız hakkında “Otuz bir Mart mes’ulu ve irtica lideri” demiş. Buna karşı Üstâd’ımız dedi ki:
(44) Emirdağ- 2, s: 81.
“Kırk sene evvel, Divan-ı Harb-i Örfi’de paşalar bana: “Sen mürtccisin!..” demelerine karşı, ben de dedim ki: “Eğer Meşrutiyet, hilâf-ı şerriât ise; bütün dünya şahid olsun ki, ben mürteciim. Çünki İslâmiyeti terketmek, mürted olmaktır.”
O zaman on günde iki defa tab edilen Divan-ı Harp’teki müdafaatında, yalnız ahirindeki “Mürted” kelimesi tayedilip şimdiye kadar daima ellerde gezmiş, kimse itiraz etmemiş ve o şiddetli Divan-ı Harb-i Örfi’de beraet vermişlerdir.
Demek şimdiki yaygaracılar, irtica’ı hakikat-ı Kur’âniyeye perde ve inkılâbı da dinsizliğe maske ve irtidada teşvik suretinde ortalığı karıştırıyorlar.
kudsî, esasî kanunlarını düstur-u hareket etmektir.
Üçüncü Nokta: şimdilik te’hir edildi...
Said-i Nursi”(44)
Aynı günlerde ve aynı noktadan, Üstâd’ın aziz şahsiyetine iftiralı saldırılarda bulunan bazı kiralık vicdanlı gazetelere cevab olarak da; yanındaki talebeleri imzasıyla şu aşağıdaki yazıyı kaleme aldırdı.
“1- şimdi bazı dönme gazetelerin yalanlarıyla yaygaraları, hususiyle hasta olan Üstâd’ımız Bediüzzaman hakkında irtica’ lideri demeleri.. ve “Ege vilâyetlerinde propaganda yaparak geziyor ve Kütahya’da taharrî etmişler ve kendine tevkif emri verilmiş” diye hak ve hakikattan pek uzak olan yalan ve iftiralarını okuduk.
Otuzbeş senedenberi -bir iki ay müstesna- hiç gazeteleri okumuyan ve dinlemesini merak etmiyen ve yeni yazının bir harfini dahi bilmiyen Üstâd’ımızın yalnız gazetelerdeki kendine ait kısmını okuduk.
Üstâdımız buyurdular ki:
“Onların irtica’ dedikleri İslâmiyet ve hakikat-ı Kur’âniyedir. Çünki ben ve bütün Nur talebeleri arkadaşlarımız, bu hakikatın hizmetine fedakârâne çalışıyoruz. Bu hakikat-ı Kur’âniyenin hâricinde ve o hakikata mukabele ve muaraza ise, bir nevi irtidattır. Mürted olmaktır.
Dönme ve yaygaracı gazetelerden birisi, makalesinde Üstâdımız hakkında “Otuz bir Mart mes’ulu ve irtica lideri” demiş. Buna karşı Üstâd’ımız dedi ki:
(44) Emirdağ- 2, s: 81.
“Kırk sene evvel, Divan-ı Harb-i Örfi’de paşalar bana: “Sen mürtccisin!..” demelerine karşı, ben de dedim ki: “Eğer Meşrutiyet, hilâf-ı şerriât ise; bütün dünya şahid olsun ki, ben mürteciim. Çünki İslâmiyeti terketmek, mürted olmaktır.”
O zaman on günde iki defa tab edilen Divan-ı Harp’teki müdafaatında, yalnız ahirindeki “Mürted” kelimesi tayedilip şimdiye kadar daima ellerde gezmiş, kimse itiraz etmemiş ve o şiddetli Divan-ı Harb-i Örfi’de beraet vermişlerdir.
Demek şimdiki yaygaracılar, irtica’ı hakikat-ı Kur’âniyeye perde ve inkılâbı da dinsizliğe maske ve irtidada teşvik suretinde ortalığı karıştırıyorlar.
Yükleniyor...