“Cemaâtın selameti için ferd feda edilir. Vatanın selâmeti için eşhasın hukuku nazara alınmaz. Devletin siyasetinin selâmeti için cüz’î zulümler nazara alınmaz” diye bir tek cânî yüzünden bir köyü mahvetmekle, bin masumun hakkını nazara almaz. Bir tek cânînin yüzünden bin adamın kılınçtan geçmesini caiz görür. Bir adamın yaralanmasıyla binler masumu sıkıntıya verdirir ve ikiyüz adamı kurşuna dizilmesini(*) o bahane ile nazara almaz.
Birinci Harb-i Umumi’de üç bin adamın caniyane siyaset hatasıyla; otuz milyon biçare nev-i beşer aynı harpte mahvedildiği gibi, binler misaller var. İşte bu vahşiyane irtica’ın bu dehşetli zulümlerine karşı gelen Kur’ân şâkirtlerinin Kur’ânın yüzer kanun-u esasisinden
ayetinin ders verdiği kanun-u esasî ile adalet-i hakikiyi ve ittihadı ve uhuvveti temin etmeye çalışan ehl-i iman fedakârlarına “Mürteci” namını verip, onları müttehem etmek; mel’ûn Yezid’in zulmünü adalet-i Ömeriyeye tercih etmek misillü, en vahşî ve zalimane bir engizisyon kanunu beşerin en yüksek terakkiyatına ve adaletine medar olan Kur’ânın mezkûr kanun-u esasisine tercih etmek hükmündedir. Hükûmet-i İslâmiye ile bu memleketin selâmetine çalışan ehl-i siyasetin mezkûr hakikatı nazara alması lâzımdır. Yoksa üç veya
( * ) 1946 de, Rusyadan Türkiye iltica eden 200 müslüman insanı Ruslar tehdidkârane geri istemesi üzerine onlara tesliminde, hemen hudut başında’ Ruslar tarafından kurşuna dizmelerine işarettir. A.B.
dört cereyanın muannidane muaraza etmesiyle; O kuvvetler, muaraza sebebiyle zaifler. Memleketin menfaatine ve asayişine sarfedilecek o zaif kuvvetle; hâkimiyetini -hatta istibdat ile de olsa- asayiş ve emniyet-i umumiyeyi muhafazaya kâfi gelmediğinden, Fransız ihtilâl-i kebirinin tohumlarının bu mübarek memleket-i İslâmiyeye ekilmesine yol vermektir diye telâş edilebilir.
Madem bu ittifaksızlıktan gelen za’afiyet ve kuvvetsizlik sebebiyle, ecanibin politikasına, o ehemmiyetsiz muvakkat yardımlarına karşı bu acib manevî rüşvetler veriliyor.Dörtyüz milyon kardeşin uhuvvetine, milyarlar ecdadın mesleğine ehemmiyet verilmiyor gibi bir mânâ hükmediyor.. Ve asayiş ve siyasete zarar gelmemek için bu kadar israfat ile bol maaşlar suretinde kuvvet teminine kendilerini mecbur zannederek rüşvetler veriliyor, milletin fakr-ı hali nazara alınmıyor. Elbette ve elbette ve kat’î olarak şimdi bu memleketteki ehl-i siyaset, garba ve ecnebiye verdiği siyasî ve manevî rüşvetin on mislini Âlem-i İslâmın ilerde cemahir-i müttefikası hükmünde olacak olan dörtyüz milyon Müslüman kardeşlere memleket ve milletin ve bu devlet-i İslâmiyenin selâmeti için gayet azim bir bahşiş ve zararsız rüşvet vermesi lâzım ve elzemdir.
Birinci Harb-i Umumi’de üç bin adamın caniyane siyaset hatasıyla; otuz milyon biçare nev-i beşer aynı harpte mahvedildiği gibi, binler misaller var. İşte bu vahşiyane irtica’ın bu dehşetli zulümlerine karşı gelen Kur’ân şâkirtlerinin Kur’ânın yüzer kanun-u esasisinden
ayetinin ders verdiği kanun-u esasî ile adalet-i hakikiyi ve ittihadı ve uhuvveti temin etmeye çalışan ehl-i iman fedakârlarına “Mürteci” namını verip, onları müttehem etmek; mel’ûn Yezid’in zulmünü adalet-i Ömeriyeye tercih etmek misillü, en vahşî ve zalimane bir engizisyon kanunu beşerin en yüksek terakkiyatına ve adaletine medar olan Kur’ânın mezkûr kanun-u esasisine tercih etmek hükmündedir. Hükûmet-i İslâmiye ile bu memleketin selâmetine çalışan ehl-i siyasetin mezkûr hakikatı nazara alması lâzımdır. Yoksa üç veya
( * ) 1946 de, Rusyadan Türkiye iltica eden 200 müslüman insanı Ruslar tehdidkârane geri istemesi üzerine onlara tesliminde, hemen hudut başında’ Ruslar tarafından kurşuna dizmelerine işarettir. A.B.
dört cereyanın muannidane muaraza etmesiyle; O kuvvetler, muaraza sebebiyle zaifler. Memleketin menfaatine ve asayişine sarfedilecek o zaif kuvvetle; hâkimiyetini -hatta istibdat ile de olsa- asayiş ve emniyet-i umumiyeyi muhafazaya kâfi gelmediğinden, Fransız ihtilâl-i kebirinin tohumlarının bu mübarek memleket-i İslâmiyeye ekilmesine yol vermektir diye telâş edilebilir.
Madem bu ittifaksızlıktan gelen za’afiyet ve kuvvetsizlik sebebiyle, ecanibin politikasına, o ehemmiyetsiz muvakkat yardımlarına karşı bu acib manevî rüşvetler veriliyor.Dörtyüz milyon kardeşin uhuvvetine, milyarlar ecdadın mesleğine ehemmiyet verilmiyor gibi bir mânâ hükmediyor.. Ve asayiş ve siyasete zarar gelmemek için bu kadar israfat ile bol maaşlar suretinde kuvvet teminine kendilerini mecbur zannederek rüşvetler veriliyor, milletin fakr-ı hali nazara alınmıyor. Elbette ve elbette ve kat’î olarak şimdi bu memleketteki ehl-i siyaset, garba ve ecnebiye verdiği siyasî ve manevî rüşvetin on mislini Âlem-i İslâmın ilerde cemahir-i müttefikası hükmünde olacak olan dörtyüz milyon Müslüman kardeşlere memleket ve milletin ve bu devlet-i İslâmiyenin selâmeti için gayet azim bir bahşiş ve zararsız rüşvet vermesi lâzım ve elzemdir.
Yükleniyor...