Aziz Millet Vekilleri Muhterem Ağabeylerimiz Kasım Küfrevî ve Selahaddin Beyler!
...........
Üstâd’ımız Bediüzzaman Hazretleri’nin sizlere çok selâmları var. Kırk senedenberi hayatını ona sarfettiği ve üç defa hapislere ve daima tecrid-i mutlakta işkencelere maruz kaldığı ve on beş defa zehirlendiği ve hayatının gayesi ve mahsulü ve meyvesi bulunan yüz otuzüç parça Risale-i Nur eserlerinin bu günlerde beraetine veya müsaderesine temyiz mahkemesince karar verilecektir.
.............
şimdi Temyizde tetkik edilmekte bulunan bu meselede, hem İslâmiyetinize, hem milletinize, hem mübarek ecdadlarınız, hem sizlerin manevî pek yüksek şeref ve haysiyetlerinizin iktizası olarak, bu ehemmiyetli vazifelerinizi takdir edersiniz. Biz sizlere yalnız haber veriyoruz. Sizlerin çok kıymettar ecdadlarınızın yüksek şeref ve haysiyetle kahramanlıklarını inkâr ile o aziz zatların aziz evlâdı olan sizlere ve binlerce sizlerin akrabalarınıza ve dindaşlarınıza; dinsiz zalimlerin işkencelerini(21) hatırlatmaya lüzum yok. İşte Cenab-ı Hak o zalimlerin o zulümlerine mukabil, yine sizin ecdadlarınızın içinden, onların namına bir elmas kılınç ihsan ederek o zalimlerden zulümlerinin intikamını öyle aldı ve aldırttı ki; en müstahkem kal’alarını ve muazzam cesim duvarlarını parça parça etti... Her tarafa hücum eden dinsizlik ve masonluğa karşı en keskin silâh ve bu asrın tabiiyyun ve felsefiyyun zulümatına karşı en parlak ziya olarak parıldıyan Risale-i Nurdur. Bu vatan ve milletin elinde dinî, içtimaî ve siyasî bütün hayatında en
(20) Emirdağ- 2, s:19.
(21) Üstâd’ın hizmetkârı Mustafa Sungur Ağabey bu mektubunun yazılış sebebini şöyle anlatmaktadır “Ben 1950 senesi şubat’ında Ankara’ya iki takım külliyat götürüp, Diyanet reisi Ahmet Hamdi Akseki’liye teslim ettikten birkaç gün sonra, Emirdağ’a gelip Üstâd’ımızın hizmetinde yirmi gün kadar kalmıştım. O sıra Zübeyr Abiyi Üstâdımız İstanbul’a göndermişti. Bu tarih tahminen 1950’nin Mart ayı başlarında idi. O sıra Eskişehir’den Yaşar Zeydan isminde bir zat ile, Ankara’da PTT memuru ve Yaşar Zeydan’ın tanıdığı zat, ikisi Üstâdımızın ziyaretine gelmişlerdi. Uzun bir sohbet oldu. Üstâd bu sohbette şark hadiselerine temas ederek yapılan zulümleri ve saireyi anlattı ve “Cenab-ı Hak o ulema ve evliyaların içinden veya onların talebeleri içinden birisini çıkarttı (veya bu Said-i çıkardı) Bütün hayfımızı aldırttı. Üstâd bu cümleleri söylerken, mübarek yataklarından öyle bir fırladı ki, üç dört adım yürüdü. Ben de Emirdağ lahikası ikinci kısmının sonlarına yakın dercedilmiş şarklı meb’uslara yazdığım bu mektup, işte o dersten mülhemdir.”
kuvvetli halâskâr ve bütün milletlere karşı mefahir-i âliyesi olarak yâdedilecek bir eserin müsaderesi, şimdi Demokrat idare zamanında hem vatan ve milletin aleyhinde, hem de Demokrat idarenin siyaseti aleyhinde olacak ve milletin ve İslâmiyetin aleyhindeki gizli zındık düşmanlarının ekmeklerine yağ sürülmüş olacaktır.
...........
Üstâd’ımız Bediüzzaman Hazretleri’nin sizlere çok selâmları var. Kırk senedenberi hayatını ona sarfettiği ve üç defa hapislere ve daima tecrid-i mutlakta işkencelere maruz kaldığı ve on beş defa zehirlendiği ve hayatının gayesi ve mahsulü ve meyvesi bulunan yüz otuzüç parça Risale-i Nur eserlerinin bu günlerde beraetine veya müsaderesine temyiz mahkemesince karar verilecektir.
.............
şimdi Temyizde tetkik edilmekte bulunan bu meselede, hem İslâmiyetinize, hem milletinize, hem mübarek ecdadlarınız, hem sizlerin manevî pek yüksek şeref ve haysiyetlerinizin iktizası olarak, bu ehemmiyetli vazifelerinizi takdir edersiniz. Biz sizlere yalnız haber veriyoruz. Sizlerin çok kıymettar ecdadlarınızın yüksek şeref ve haysiyetle kahramanlıklarını inkâr ile o aziz zatların aziz evlâdı olan sizlere ve binlerce sizlerin akrabalarınıza ve dindaşlarınıza; dinsiz zalimlerin işkencelerini(21) hatırlatmaya lüzum yok. İşte Cenab-ı Hak o zalimlerin o zulümlerine mukabil, yine sizin ecdadlarınızın içinden, onların namına bir elmas kılınç ihsan ederek o zalimlerden zulümlerinin intikamını öyle aldı ve aldırttı ki; en müstahkem kal’alarını ve muazzam cesim duvarlarını parça parça etti... Her tarafa hücum eden dinsizlik ve masonluğa karşı en keskin silâh ve bu asrın tabiiyyun ve felsefiyyun zulümatına karşı en parlak ziya olarak parıldıyan Risale-i Nurdur. Bu vatan ve milletin elinde dinî, içtimaî ve siyasî bütün hayatında en
(20) Emirdağ- 2, s:19.
(21) Üstâd’ın hizmetkârı Mustafa Sungur Ağabey bu mektubunun yazılış sebebini şöyle anlatmaktadır “Ben 1950 senesi şubat’ında Ankara’ya iki takım külliyat götürüp, Diyanet reisi Ahmet Hamdi Akseki’liye teslim ettikten birkaç gün sonra, Emirdağ’a gelip Üstâd’ımızın hizmetinde yirmi gün kadar kalmıştım. O sıra Zübeyr Abiyi Üstâdımız İstanbul’a göndermişti. Bu tarih tahminen 1950’nin Mart ayı başlarında idi. O sıra Eskişehir’den Yaşar Zeydan isminde bir zat ile, Ankara’da PTT memuru ve Yaşar Zeydan’ın tanıdığı zat, ikisi Üstâdımızın ziyaretine gelmişlerdi. Uzun bir sohbet oldu. Üstâd bu sohbette şark hadiselerine temas ederek yapılan zulümleri ve saireyi anlattı ve “Cenab-ı Hak o ulema ve evliyaların içinden veya onların talebeleri içinden birisini çıkarttı (veya bu Said-i çıkardı) Bütün hayfımızı aldırttı. Üstâd bu cümleleri söylerken, mübarek yataklarından öyle bir fırladı ki, üç dört adım yürüdü. Ben de Emirdağ lahikası ikinci kısmının sonlarına yakın dercedilmiş şarklı meb’uslara yazdığım bu mektup, işte o dersten mülhemdir.”
kuvvetli halâskâr ve bütün milletlere karşı mefahir-i âliyesi olarak yâdedilecek bir eserin müsaderesi, şimdi Demokrat idare zamanında hem vatan ve milletin aleyhinde, hem de Demokrat idarenin siyaseti aleyhinde olacak ve milletin ve İslâmiyetin aleyhindeki gizli zındık düşmanlarının ekmeklerine yağ sürülmüş olacaktır.
Yükleniyor...