“Beş on dakika bana müsaade ediniz ki, hukukumu müdafaa edeyim” dedim. Bir iki dakikadan fazla izin vermediler.

İşte bu mes’elelerden birisi: Ben kırk elli sene evvel müteşabih bir hadis-i şerifin bir harika manasıni beyan etmiştim ve sonra Risale-i Nura yazmıştım ki: “Bir adam sabah kalkar, alnında “haza kafirun” yazılmış bulunur” yani Avrupa gibi başına şapka giyer ve cebren giydirir.

Bir kumandan havatıyla ve mematıyla beni tasdik edip, “İşte o adam benim” diye acib icraatıyla bu hadis-i şerifin hakikatını ispat ettiği halde, zalimler nurlara ilişmesinler diye ben mahrem tuttum.

Sonra gördüm ki: İslâm ordusunun hasenelerini o kumandana vermekle, milyonlar haseneler bir tek haseneye iner, sükut eder.. ve o kumandanın kusurlarını ve seyyielerini orduya vermekle, o seyyie bir milyon seyyie olur, o şanlı kahraman orduyu tam lekedar ediyor bildim.

Benim gizli ve mahrem tutmakta hata ettiğime kanaat getirdiğim aynı zamanda, mahkemeler o hakikatı tam tamına teşhir ettiler. ızahını büyük müdafaatıma havale edip gayet kısa bir işareti şudur:

Mahkeme bizi cezalandırmak için ileri sürdüğü en büyük sebeb, benim o kumandanı sevmemekliğim ve sevdirmemekliğim ve Kur’ân’ın çok âyatına karşı onun inkâr ve muarazasını reddetmekliğim, fikren ve ilmen kat’î hüccetlerle onun mesleğini kabul etmemekliğimdir. Ben yirmi ay tecrid-i mutlakta durdurulduğum halde, yalnız üç dört saat bir iki arkadaşıma izin verildi, müdafaatımın yazısında az bir parça yardım oldu. Sonra onlar da men’ edildi. Pek gaddarane muameleler içinde cezalandırdılar.

Müdde-i umuminin bin dereden su toplamak nevinden ve yanlış manalar vermekle ve iftiralar ve yalan isnatlarla garazkârane ve onbeş sahifesinde seksen bir hatasını mahkemede ispat ettiğim aleyhimizdeki ittihamnamelerini dinlemeye bizi mecbur ettiler.

Beni konuşturmadılar!.. Eğer konuştursalardı, diyecektim: “Hem dininizi inkâr, hem ecdadınızı dalâletle tahkir eden ve Peygamberinizi ve Kur’ân’ınızın kanunlarını reddedip kabul etmiyen Yahudî ve Nasranî ve Mecusilere, hususan şimdi bolşevizm perdesi altındaki anarşist ve mürted ve münafıklara; hürriyet-i vicdan ve hürriyet-i fikir bahanesiyle ilişmediğiniz halde.. Ve İngiliz gibi Hıristiyanlıkta müteassıb, cebbar bir hükûmetin daire-i mülkünde ve hâkimiyetinde Mısır ve Hindde milyonlarIa Müslümanlar her vakit Kur’ân’ın dersiyle İngiliz’in bütün batıl akidelerini ve küfrî düsturlarını reddettikleri halde, onların mahkemeleri ilişmediği halde; ve her hükûmette bulunan şiddetli muhalifler alenen

Yükleniyor...