Üstâd adına yazdığı mukaddemeyi ve diğer müdafaalarından bazı parçaları birleştirerek, temyiz lâyihası olarak adliyeye gönderdi. Talebelerden bazıları da birer kısa lâyiha yazarak mahkemeye, ilgili yerine verdiler. Fakat kasd-ı mahsusla savcı açık bir kanunsuzluk yaparak ve adliye usullerini çiğneyerek, bu evrakı üç ay kadar sallandırmış, temyize göndermemiştir. Maksadı belliydi, temyiz mahkemesinin onu mutlaka bozacağını biliyordu. Bu yüzden hapiste bu maznunları ne kadar bırakabilse onun için o kadar kârdı.
Nihayet avukatların müdahaleleri neticesinde üç ay sonra, evrak Ankara’ya yollanabildi. Bu hesaba göre temyiz evrakı ancak 1949 Mart başında Ankara’ya ulaşabildi. Avukatlar temyizi mürafaalı istediler. Bu istek temyiz mahkemesince kabul edildi. Bu arada Hazret-i Üstâd “Elhüccet-üz Zehra” risalesine bir mukaddeme ekliyerek onu da evrak arkasından hem temyiz mahkemesine hem de bazı bakanlıklara yolladı.
HZ.Üstâd’IN TEMYİZ LAYİHASI
Afyon mahkemesinin ilk menfî kararı üzerine Hazret-i Üstâd’ın temyiz müdafaası olarak mahkemeye gönderdiği lâyihasından Elhüccet-üz Zehra ile birlikte eklediği “MAHKEME-İ KÜBRAYI HAşRE BİR şEKVADIR” yazısı:
“MAHKEME-İ KÜBRAYI HAşRE BİR şEKVADIR
Bismihi Sübhanehu
Haşirdeki mahkeme-i kübraya bir arz-ı haldir ve dergâh-ı ilâhîye bir şekvadır.. Ve bu zamanda mahkeme-i temyiz hâkimleri ve istikbalde nesl-i âti ve darülfünunun münevver muallimleri ve talebeleri dahi dinlesinler.
İşte bu yirmisekiz senede, yüzer işkenceli musibetlerimden “on tanesini” âdil-i Hâkim-i Zülcelâl’in dergâh-ı adaletine müştekiyane takdim ediyorum
Evvelâ: Ben kusurlarımla beraber bu milletin saâdetine ve imanına hayatımı vakfettim.. Ve milyonlar kahraman başlar feda oldukları bir hakikata benim başım dahi feda olsun diye, bütün kuvvetimle Risale-i Nurla Kur’ân’ın hakikatına çalıştım. Bütün zâlimane ta’ziblere karşı tevfik-i ilâhi ile dayandım, geri çekilmedim. Ezcümle Afyon hapsinde ve mahkememde başıma gelen çok gaddarane muamelelerden ve musibetlerimden on tanesinden:
BİRİSİ: Üç defa ve her defasında iki saate yakın aleyhimizde garazkârane ve müfteriyane ittihamnamelerini, bana ve adaletten teselli bekliyen masum Nur talebelerine cebren dinlettirdikleri halde, çok rica ettim,
Nihayet avukatların müdahaleleri neticesinde üç ay sonra, evrak Ankara’ya yollanabildi. Bu hesaba göre temyiz evrakı ancak 1949 Mart başında Ankara’ya ulaşabildi. Avukatlar temyizi mürafaalı istediler. Bu istek temyiz mahkemesince kabul edildi. Bu arada Hazret-i Üstâd “Elhüccet-üz Zehra” risalesine bir mukaddeme ekliyerek onu da evrak arkasından hem temyiz mahkemesine hem de bazı bakanlıklara yolladı.
HZ.Üstâd’IN TEMYİZ LAYİHASI
Afyon mahkemesinin ilk menfî kararı üzerine Hazret-i Üstâd’ın temyiz müdafaası olarak mahkemeye gönderdiği lâyihasından Elhüccet-üz Zehra ile birlikte eklediği “MAHKEME-İ KÜBRAYI HAşRE BİR şEKVADIR” yazısı:
“MAHKEME-İ KÜBRAYI HAşRE BİR şEKVADIR
Bismihi Sübhanehu
Haşirdeki mahkeme-i kübraya bir arz-ı haldir ve dergâh-ı ilâhîye bir şekvadır.. Ve bu zamanda mahkeme-i temyiz hâkimleri ve istikbalde nesl-i âti ve darülfünunun münevver muallimleri ve talebeleri dahi dinlesinler.
İşte bu yirmisekiz senede, yüzer işkenceli musibetlerimden “on tanesini” âdil-i Hâkim-i Zülcelâl’in dergâh-ı adaletine müştekiyane takdim ediyorum
Evvelâ: Ben kusurlarımla beraber bu milletin saâdetine ve imanına hayatımı vakfettim.. Ve milyonlar kahraman başlar feda oldukları bir hakikata benim başım dahi feda olsun diye, bütün kuvvetimle Risale-i Nurla Kur’ân’ın hakikatına çalıştım. Bütün zâlimane ta’ziblere karşı tevfik-i ilâhi ile dayandım, geri çekilmedim. Ezcümle Afyon hapsinde ve mahkememde başıma gelen çok gaddarane muamelelerden ve musibetlerimden on tanesinden:
BİRİSİ: Üç defa ve her defasında iki saate yakın aleyhimizde garazkârane ve müfteriyane ittihamnamelerini, bana ve adaletten teselli bekliyen masum Nur talebelerine cebren dinlettirdikleri halde, çok rica ettim,
Yükleniyor...