Zübeyr Gündüzalp’in temyiz layihasından:
“... Senelerden beri feragat-ı nefisle ve eşsiz bir fedakârlıkla, yarım asırlık bir elbise, yirmibeş senelik -Pamukları görülen- pamuklu bir hırka belki yirmi senelik ayakkabısı olan bir çift terlik, eski bir yatak, bir kaç yemek kabı gibi gayet zarurî olan eşyalara malik olan fakr u haliyle eşine rastlanmamış bir kanaâtla; ihtiyar, hasta ve fevkalâde ihtimama muhtaç bir çağda, gizli düşmanları olan komünist ve masonların müteaddit ihanet ve çeşitli işkencelerine karşı olan tahammülün fevkinde sabrı ile; Bediüzzaman Said-i Nursi bir çok sinsi plânlarla yukardaki mahvedici ve için için kemirici plânı da realist görüşüyle fark etmiş; dehşetli dessasane perdeli, fakat ne hazin ve acıklı ve binler teessür ve teessüflere şayeste acib bir vaziyettir ki; bu vatan ve millet kahramanı, dahî feylosof, hapislerde, zindanlarda, tecrid-i mutlaklarda, inzivagâhlarda imha edilmeye çalışılmıştır ve çalışılmaktadır. Kurtuluş hususundaki son ve kuvvetli ümidimiz, yüksek yargıtayın kuvvetli ve bîtaraf ve âdilane kararındadır.
Komünistlerin ihanetiyle meydana gelen evhamın icabı ve neticesi olan garazkârlıkla, Risale-i Nur müellifi cezalandırılsa dahi, Risale-i Nur eserleri yine büyük bir iştiyak ve hatta gittikçe artan bir alâka ile okunmakta devam edecektir...
Konyalı
Zübeyr Gündüzalp(138)
(137) Osmanlıca Afyon Mahkemesi müdafaatı birinci zeyli, s: 25-62.
(138) Osmanlıca Afyon Mahkemesi müdafaatı birinci zeyli, s: 63.
AHMET FEYZİ KUL’UN MÜDAFAASINDAN
Afyon Ağır ceza Mahkemesine (3.12.1948)
“... Biz Bediüzzaman’ı zamanımızın en yüksek din âlimi biliyoruz. Din hakikatlarını asla dalkavukluk yapmadan beyan ve ifade eden bir hakikat adamı biliyoruz. Mücahid adını vermekliğimiz, memleketimizi tehdit eden ahlâksızlık ve imansızlık cereyanlarına karşı Kur’ân’ın sarsılmaz hakikatlarına dayanarak giriştiği müdafaa ve hizmet-i diniye ve vicdaniyenin hükümran olduğu bir memlekette vicdanî kanaâtlarımızdan mes’ul olamayız. Bundan dolayı da kimseye hesap vermeye mecbur değiliz.
Ahirzamanda hadisin haber verdiği şahısların meselesine gelince: Bu mevzuları biz kendimiz uydurmadık. Bunların aslı dinde mevcuttur. Peygamber Aleyhissalâtü Vesselâm bazı hadislerle ümmet-i Muhammed’in ömrünün bin beşyüz seneyi çok geçmiyeceğini söylüyor. O zamana kadar da ümmet-i Muhammediye’nin ve dünyanın hayatında mühim te’sir yapacak,
“... Senelerden beri feragat-ı nefisle ve eşsiz bir fedakârlıkla, yarım asırlık bir elbise, yirmibeş senelik -Pamukları görülen- pamuklu bir hırka belki yirmi senelik ayakkabısı olan bir çift terlik, eski bir yatak, bir kaç yemek kabı gibi gayet zarurî olan eşyalara malik olan fakr u haliyle eşine rastlanmamış bir kanaâtla; ihtiyar, hasta ve fevkalâde ihtimama muhtaç bir çağda, gizli düşmanları olan komünist ve masonların müteaddit ihanet ve çeşitli işkencelerine karşı olan tahammülün fevkinde sabrı ile; Bediüzzaman Said-i Nursi bir çok sinsi plânlarla yukardaki mahvedici ve için için kemirici plânı da realist görüşüyle fark etmiş; dehşetli dessasane perdeli, fakat ne hazin ve acıklı ve binler teessür ve teessüflere şayeste acib bir vaziyettir ki; bu vatan ve millet kahramanı, dahî feylosof, hapislerde, zindanlarda, tecrid-i mutlaklarda, inzivagâhlarda imha edilmeye çalışılmıştır ve çalışılmaktadır. Kurtuluş hususundaki son ve kuvvetli ümidimiz, yüksek yargıtayın kuvvetli ve bîtaraf ve âdilane kararındadır.
Komünistlerin ihanetiyle meydana gelen evhamın icabı ve neticesi olan garazkârlıkla, Risale-i Nur müellifi cezalandırılsa dahi, Risale-i Nur eserleri yine büyük bir iştiyak ve hatta gittikçe artan bir alâka ile okunmakta devam edecektir...
Konyalı
Zübeyr Gündüzalp(138)
(137) Osmanlıca Afyon Mahkemesi müdafaatı birinci zeyli, s: 25-62.
(138) Osmanlıca Afyon Mahkemesi müdafaatı birinci zeyli, s: 63.
AHMET FEYZİ KUL’UN MÜDAFAASINDAN
Afyon Ağır ceza Mahkemesine (3.12.1948)
“... Biz Bediüzzaman’ı zamanımızın en yüksek din âlimi biliyoruz. Din hakikatlarını asla dalkavukluk yapmadan beyan ve ifade eden bir hakikat adamı biliyoruz. Mücahid adını vermekliğimiz, memleketimizi tehdit eden ahlâksızlık ve imansızlık cereyanlarına karşı Kur’ân’ın sarsılmaz hakikatlarına dayanarak giriştiği müdafaa ve hizmet-i diniye ve vicdaniyenin hükümran olduğu bir memlekette vicdanî kanaâtlarımızdan mes’ul olamayız. Bundan dolayı da kimseye hesap vermeye mecbur değiliz.
Ahirzamanda hadisin haber verdiği şahısların meselesine gelince: Bu mevzuları biz kendimiz uydurmadık. Bunların aslı dinde mevcuttur. Peygamber Aleyhissalâtü Vesselâm bazı hadislerle ümmet-i Muhammed’in ömrünün bin beşyüz seneyi çok geçmiyeceğini söylüyor. O zamana kadar da ümmet-i Muhammediye’nin ve dünyanın hayatında mühim te’sir yapacak,
Yükleniyor...